Tweet |
Asgari Ücret Tespit Komisyonunun ilk toplasını 7 Aralıkta yapılması kararı alındı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, her seneki nakaratı tekrarlayarak “işçilerimiz, Türkiye’nin emekçileri şundan emin olsunlar, onları enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyor. Fakat bugüne kadar açıklanan rakamlar göz önüne alındığında her seferinde, enflasyon ezip geçiyor.
İşveren Temsilcisi Özgür Burak Akkol ise “Çalışanların beklentisini öncelikli görüyoruz.” diyerek havucu uzatırken, “İşletmelerin rekabetçiliği; istihdam, işletmelerin sürdürülebilirliği ve büyümesi, daha fazla ihracat yapması hem çalışanlar hem de ülkemiz için önemli.” diyerek de sopayı da sallıyor.
En çok üyeye sahip sendika olarak komisyona katılan, Türk İş Genel Başkanı ise “Asgari ücret 4 aydır herkes tarafından konuşuluyor, bir an evvel bu rakam belli olsun da bu mesele bitsin.” diyerek, “Belirlense de kurtulsak.” demeye getiriyor.
Komisyonda işçi az, ailesi hesapta yok. Balık baştan kokuyor
Dünyanın aksine Asgari Ücret Tespit Komisyonu işçi ailesini hesaba katmadan, işçiye verilecek ücret olarak asgari ücreti belirliyor. 15 kişilik Asgari Ücret Tespit Komisyonunda işçiler adına sadece 5 kişilik temsil hakkı veriliyor. 5 patron temsilcisinin yanına, çalıştırdığı işçiler nedeniyle kendisi de işveren konumunda olan 5 hükümet temsilcisi eklenince Asgari Ücret Tespit Komisyonunda patronlar son sözü söylüyorlar. Sendikalar ise gerek komisyonun bileşimi gerekse asgari ücretin belirlenme şekli konusunda bu durumu değiştirmek için geleneksel basın açıklamaları dışına çıkmıyorlar.
Açlık sınırının 7 bin 786 TL, yoksulluk sınırının 25 bin 365 TL olduğu günümüzde ücretli çalışan kesimin büyük çoğunluğu asgari ücret veya altında ücret almaktadırlar. 2017 yılında çalışan nüfusun % 35’i asgari ücret alıyordu. Bugün ise 15 milyonluk ücretli çalışanın yarıdan fazlası asgari ücrete çalışmaktadır. Kayıt dışı ve asgari ücret altında ücrete çalışmaya zorlanan milyonları da katınca işçilerin büyük çoğunluğu kuru ekmeğe çalışmaktadır. Artan enflasyon karşısında eriyen ücretler ve düşen alım gücü nedeniyle işçiler aileleriyle birlikte sağlıklı beslenme bir yana doyacak kadar bile ücretten mahrum durumdadır. Asgari ücretten vergi alınmayacak diyen AKP iktidarı, “vergi dilimi” hesap oyunlarıyla işçilerin sırtına binen gelir vergisi yükünü de artırmıştır.
Hal böyleyken ülkenin en büyük toplu iş sözleşmesi özelliği taşıyan asgari ücretin “Rakam belli olsa da kurtulsak.” anlayışıyla ele alınamayacağı açıktır. Çıtayı açlık sınırı olan 7 bin 786 TL’ye dayamak, 8 bini geçsin, 10 bini bulsun veya 10 bin üzeri olsun sözleri de baştan açlığa mahkûm, yoksulluk sınırının altında asgari bile olmayan yaşamı kabul etmek ve ettirmektir.
İnsanca yaşayacak ücret için birleşelim
Ülkede sermaye işbirlikçisi partiler iktidar olduğu sürece; tıpkı Amasra’da olduğu gibi ölümüne çalıştırılıp, kuru ekmeğe talip edilecek ve buna da “kader” denecektir. Başta işçi sınıfımız olmak üzere emekçi halkımıza çağrımızdır; bu kaderi biz yazmadık, değiştiren de biz olacağız. Kimsenin gündüzleri işsiz gezmediği, geceleri aç yatağa girmediği, demokratik ve bağımsız bir Türkiye için birleşelim, mücadele edelim.
Vergide adalet, insanca yaşayacak bir ücret istiyoruz
Ücretlerin, asgari ücret kadar olan kısmı vergiden muaf tutulmalıdır
İşçi emekçilerin eriyen ücretlerinin gerçek enflasyon oranında arttırılmalıdır.
Elektrik, su, doğalgaz, telefon, internet faturalarına yapılan zamlar geri alınmalıdır.
KDV başta olmak üzere halkın sırtındaki dolaylı vergiler kaldırılmalı, zenginlere servet vergisi getirilmelidir.