Tweet |
CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, "Adaletin sacayağı olan sav, savunma, karar üçlüsünden birini zayıflatırsanız, bölerseniz, kırarsanız adalet çöker. O sacayağının üzerindeki adalet yok olur" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında şöyle konuştu:
Değerli basın mensupları, gündemimize geçmeden önce bilgileriniz üzere Güney Kıbrıs’ta bir camiye menfur bir saldırı gerçekleşti. Failler umarım ivedilikle, fail ya da failler yakalanır ve yargılanırlar. Dünyanın hangi köşesinde olursa olsun tüm ibadethaneler, tüm inançlar kutsaldır ve saygı gösterilmelidir.
Siirt’te askeri aracımızın geçirdiği üzücü bir kaza sonucunda iki şehit verdik, yaralılarımız var. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine sabır diliyorum, milletimizin başı sağ olsun. Yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Bugün Ahmed Arif ve Orhan Kemal’in ölüm yıldönümü, yarın da Nazım Hikmet’in ölüm yıldönümü. Haziran’da ölmek zor diyerek onları da saygıyla anıyoruz.
Değerli basın mensupları, demokrasinin özgürlüklerin güvencesi bağımsız ve tarafsız yargıdır. Bir ülkenin, bir devletin dünyada güven ve itibar duyulmasının temel sebebi de bağımsız ve tarafsız yargıdır, hukuk devletidir, özgürlüklerdir. Bugün maalesef Hakimler ve Savcılar Kurulu eliyle yargı ele geçirilmiş durumda. Tarih boyunca tarihe de baktığımızda iktidarlar yargıyı ele geçirmeye çalıştıklarında, yargıyı ele geçirdiklerinde, yargı denetiminden uzaklaştıklarında demokrasi ve hukuku da yok ediyorlar. Evet bugün Hakimler ve Savcılar Kurulu yürütmenin tahakkümü altında çünkü Hakimler ve Savcılar Kurulunu bir kişi belirliyor meclisteki çoğunluğuyla ve kendi atamalarıyla. Yargıtay üyelerinin tamamı Hakimler Savcılar Kurulu tarafından belirleniyor. Danıştay üyelerinin dörtte üçü Hakimler Savcılar Kurulu tarafından belirleniyor, dörtte birini de Cumhurbaşkanı seçiyor. Danıştay’dan ve Yargıtay’dan gelen üyelerle Yüksek Seçim Kurulu oluşuyor. Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinin 12’sini Cumhurbaşkanı seçiyor. Yani Hakimler Savcılar Kurulu eliyle doğrudan ve dolaylı olarak yargı ele geçirilmiş durumda. Bugün yaşadığımız ağır sorunların ve krizlerin temelinde yatan da bu. En önemli sorunumuz bu. Mevcut sistemde maalesef bu sorunu ağırlaştırıyor. Bugün ele geçirilmiş yargının kurucu unsuru olan, adaletin sacayağından biri olan barolar ve savunmada tüm meslek örgütleriyle birlikte ciddi tehdit altında.
Değerli basın mensupları, her zaman söylediğimiz gibi adalet halkın ekmeğidir. Adalet olmazsa havasız kalır insanlar, adalet olmazsa ekonomik büyüme de olmaz. Aş, iş, ekmek de olmaz. Siz adaletin sacayağı olan sav, savunma, karar üçlüsünden birini zayıflatırsanız, bölerseniz, kırarsanız adalet çöker. O sacayağının üzerindeki adalet yok olur. Baroların ve meslek örgütlerinin ciddi sorunları var. Örneğin Türkiye’de, ülkemizde adil yargılanma olup olmadığını anlamak için lütfen herkes duruşma salonlarına baksın. Adalet Bakanlığı duruşma salonlarını nasıl düzenliyor, kim nerede oturuyor? Bugün müvekkiliyle avukat, sanıkla avukatı yan yana dahi oturamazken siz baroları dizayn etmeye kalkıyorsunuz. Baroları bölmek istiyorsunuz. Baro seçimlerine müdahale ediyorsunuz tüm meslek örgütleriyle beraber.
Değerli basın mensupları, çoklu baroyu getirmek istiyorlar. Bizde ve tüm dünyada biliyorsunuz tekli baro esastır. Her ilde o ilin barosu olmalıdır ve avukatların o baroya üye olma zorunluluğu avukatlık mesleğinin kamu hizmeti olma niteliği gereği çok çok önemlidir. Çoklu baro bir FETÖ projesidir değerli basın mensupları. Daha düne kadar aynı maklubeye kaşık sallayanlar bugün maalesef baroları ve meslek örgütlerini dizayn etmeye çalışıyorlar. Bağımsız, özgür kurullara, kurumlara meslek örgütlerine karşı bir alerjisi var saray iktidarının. Bağımsız yargı istemiyorlar, bağımsız özgür basın istemiyorlar, bağımsız Merkez Bankası istemiyorlar, bağımsız bir RTÜK istemiyorlar, bağımsız bir TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu istemiyorlar. Bağımsız, özgür, güçlü baro da istemiyorlar. Bugün iktidarın üzerinde çalıştığı meslek örgütlerinin yapısıyla ve seçimleriyle ilgili düzenlemelere tüm meslek örgütleri karşı. Dün Ankara’da Baro Başkanları bir araya geldi. Barolar ve Türkiye Barolar Birliği önemli bir açıklama yaptı. Böyle bir dönemde avukatlık kanunu üzerinde çalıştığınız tüm değişiklikleri lütfen çekin, vazgeçin dediler. Daha öncede söylemiştik yine söylüyoruz, tüm barolar bir tavır koydu. Diğer meslek örgütleri, TUMOB, Mühendisler ve Mimarlar Odası, Tabipler Odası, Diş Hekimleri Odası hepsi bu düzenlemelerin geri çekilmesini talep ediyor. Siz avukatlık kanununda değişiklik yapmak istiyorsanız asıl muhatabınız kimdir? Barolardır. Onları muhatap dahi almadan, meslek örgütlerini muhatap dahi almadan onları düzenlemek, arka bahçeniz yapmak istiyorsunuz. Barolar istemiyor, meslek örgütleri istemiyor, çoklu baroyu getirilmek istenen değişiklikleri Adalet Bakanlığı istemiyor, duayen hukukçular istemiyor, konunun uzmanları istemiyor bir tek kişi istiyor yürütmenin başındaki AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan istiyor. Bir tek kişi istediği için barolar bölünmek, zayıflatılmak isteniyor. Baroların güçlü olması, avukatın güçlü olması vatandaşın güçlü olmasıdır. Vatandaşın hak ve özgürlüklerinin güvencede olmasıdır. Tarih boyunca barolar ve avukatlar kişileri, bireyleri, vatandaşları devlete, idareye karşıda korumuşlar ve savunmuşlardır. Çünkü vatandaşlar kamu gücüne karşı çekinmeden kendilerini savunacak bağımsız avukatlar isterler. Siz avukatlık mesleğini baroları zayıflatırsanız aslında vatandaşı hak ve özgürlükleri zayıflatırsınız değerli arkadaşlar.
Umarım tüm meslek örgütlerinin haklı taleplerini ve çağrılarını dikkate alırlar. Çoğulcu değil, çoğunlukçu bir yaklaşımla bu dayatmayı yapmazlar. Meclise böyle bir teklifi getirmezler. Bugün barolar hukukun üstünlüğü ve insan hakları mücadelesi de veriyor. Çünkü hem tarihten hem de kendi yasalarından aldıkları güçle yapıyorlar bunu. Çünkü avukatlık kanunu barolara hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunma, koruma görevini de vermiş. Mevcut iktidar demokrasiden ve hukuk devletinden her geçen gün daha da uzaklaşan, otoriterleşen saray iktidarı barolar, meslek odaları, hukukun üstünlüğü, insan hakları, demokrasi mücadelesi versin istemiyor. Barolar çocuk hakları için, kadın hakları için, doğa hakları için mücadele etsin istemiyor. Onun için baroları bölmek, zayıflatmak projeleri var. Türkiye’de 135 bin avukatın 48 bini İstanbul Barosunda. Dünyanın en kalabalık barosu İstanbul Barosunun tabi ki temsili daha güçlü, daha fazla olacak. 135 bin avukatın 48 bini. Ve unutmayalım ki, 12 Eylül darbecilerinin ilk işlerinden biri İstanbul Barosunu kapatmaktı. Otoriterleşen zihniyetler her dönemde tarihte de barolara baskı uygulamaktan geri kalmamışlardır. Bu düzenlemeyi getirirseniz, bu düzenlemeyi dayatmayla meclisteki salt çoğunluğuyla geçirirseniz kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerine büyük zarar verirsiniz, meslek etiğini yok edersiniz ve baroları ve meslek örgütlerini siyasi birer enstrüman haline getirirsiniz. Amacınız bu mu? Baroları ve tüm meslek örgütlerini arka bahçeniz yapmak mı? Buna asla müsaade etmeyeceğiz. Kararlılıkla mecliste de bu mücadeleyi sürdüreceğiz ve tüm meslek örgütlerinin yanında olacağız.
Değerli basın mensupları, yargının ve savunmanın bu ağır sorunları sonucunda adaletsizlikler büyüyor. Mevcut yönetim modeli ve bu düzen maalesef adaletsizlikleri büyütüyor. İşte sizlerin meslektaşları, 100’e yakın gazeteci cezaevinde. 10 bin gazeteci işsiz. Barış’lar cezaevinde, Hülya Kılınç cezaevinde, Murat Ağırel cezaevinde. Niçin cezaevindeler, niçin tutuklu yargılanıyorlar, neden? Tutuklamayı bir tedbir olma niteliğinden çıkarıp bir cezalandırma yöntemine dönüştüren bir iktidarla karşı karşıya olduğumuz için. Yüreğir Gençlik Kolları Başkanımız Eren Yıldırım niçin cezaevinde? Gerçekler ortaya çıktığı halde neden hala cezaevinde ve tutuklu, niçin bu insanlar tutuksuz yargılanmıyorlar? Ne oldu masumiyet karinesine? Osman Kavala, tutukluluğu neredeyse 3 yıla yaklaşıyor. Tutukluluk, hakkında hiçbir mahkeme kararı yok. Bir mahkumiyet hükmü yok. Tam aksine bir ağır ceza mahkemesi tarafından oybirliğiyle verilmiş bir beraat kararı var. 3 yıla yaklaşan bir tutukluluk olur mu? Siz hukuktan, adaletten bu kadar uzaklaştıkça işte ekonomik krizlerde, siyasi krizlerde büyüyor. Kimse şunu unutmasın, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir ve bu zalimlik maalesef milletimize, toplumumuza, vatandaşlarımıza ağır bedeller ödetiyor.
Değerli basın mensupları, hiç kimse umutsuz olmasın. Ülkemizin tüm demokratları birleşecek ve demokrasiye inanan milyonlar temel ilkelerde uzlaşarak bu tek adam rejimine, bu saray düzenine karşı demokrasi mücadelesini kararlılıkla verecek ve biz ülkemizdeki tüm adaletsizlikleri adaletle ortadan kaldıracağız. Cumhuriyetimizi de demokrasiyle taçlandıracağız. Ülkemizin öncelikli sorunu bu. Bizim öncelikli sorunumuz güçlendirilmiş parlamenter sistem, çoğulcu demokrasi, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, şeffaflık, hesap verilebilir olmak. Bizim önceliklerimiz bunlar. Bizim önceliğimiz meslek odalarının dizaynı, onların yapılarının değiştirilmesi, seçimleri değil.
Çok teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.