2016 yılında Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu’nun (FIAP) düzenlediği fotoğraf yarışmasından elde ettiği dereceyle altın madalya almaya hak kazanan ilk Türk kadın fotoğrafçı unvanına sahip olan Nihan Büyüksural, bugüne kadar katıldığı uluslararası yarışmalardan kazandığı 517 ödülün de sahibi. Adana’da bebek, düğün, yemek ve ürün fotoğrafçılığı yapan fotoğraf sanatçısı, Türkiye’nin konseptli ilk pet fotoğraf stüdyosunu açarak elde ettiği gelirleri de hayvan barınaklarına bağışlıyor.

1978 yılında Adana’da dünyaya gelen Nihan Büyüksural, sevgi dolu bir ailede büyür. İlkokul ortaokul ve lise eğitimlerimi Adana’da tamamlayan Büyüksural, 1995 yılında Çukurova Üniversitesi Biyoloji bölümünü kazanır. Mezun olduktan sonra çalışma hayatına atılan Büyüksural, Başkent Üniversitesi Hastanesinde Hematoloji uzmanı olarak çalışır. 2006 yılında Mehmet Büyüksural ile hayatlarını birleştiren Nihan Büyüksural’ın fotoğraf alanına kayışı oğlunun dünyaya gelişiyle başlar. 2016 yılında Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu’nun (FIAP) düzenlediği fotoğraf yarışmasından altın madalya kazanan ilk Türk kadın fotoğrafçı unvanına sahip olan Büyüksural, Türkiye’de bir ilk olan konseptli pet fotoğraf stüdyosu ile öncü olmaya devam ediyor.

Fotoğraf sanatçılığı serüveniniz nasıl başladı?

Uzun bir iş hayatı geçirdikten sonra oğluma hamile kalınca bütün işleri bıraktım ve dedim ki “kendi çocuğumu ben büyüteceğim.” Bu sebeple 3,5 yıl boyunca hiçbir yerde çalışmayıp sadece oğluma odaklandım. Çok tesadüf bir şekilde bir gün gördüğüm bir yeni doğan resmi üzerine başladım bu serüvene. Kendi kendime dedim ki bende yapabilirim. İlk olarak Adana Amatör Fotoğrafçılar Derneği (AFAD) ile başladım bu işe. İlk olarak burada Temel Fotoğraf Eğitimleri almaya başladım. Buna eş zamanlı olarak bir yandan photoshop eğitimleri alıp aynı zamanda Anadolu Üniversitesi-Kameramanlık bölümüne girdim. Bütün bunların hepsini 2 sene içerisinde tamamladım. İşe önce sanat kısmında başladım ve burada güzel başarılar yakalayınca ufaktan ticari kısma geçmeye başladım. Aynı zamanda katıldığım uluslararası yarışmalarda bu yolda benim ilerlememi sağlayan en büyük rollerden biri oldu.

Yarışmalara katılmaya nasıl karar verdiniz?

İlk başlarda bu işi sadece tutku ile yaptığım için yarışmalara katılmak pek aklımda yoktu. Dernekten arkadaşlarımdan ve hocalarımdan yarışmalara katılmam gerektiği cümlelerini çoğu kez duyuyordum ve bu başlarda dediğim gibi pek ilgimi çekmese de sonrasında şansımı denemeye karar verdim ve ilk olarak Bursa Fotoğraf Federasyonu Derneği (BUSFAD) düzenlediği yarışmaya katıldım. İlk defa böyle bir yarışmaya katılıyordum ve heyecanlıydım ama yarışma neticesinde gümüş madalya almaya hak kazandım. Daha sonrasında bunun gibi uluslararası birçok yarışmaya katıldım. Şu an toplamda 517 ödülüm bulunmakta. Bu yarışmalar arasında benim için en önemli olanı ise FIAP’ın her sene düzenlemiş olduğu hem bireysel hem de dernek bazında katılımların sağlandığı dünya kupası yarışmasıydı. 2016 yılına kadar bu yarışmaya hiç katılmamıştım. Ama 2016 yılında yine çevremden gelen istek üzere bu yarışmaya kelebek isimli fotoğraf ile katıldım. Yarışmaya katılma ve bekleyiş süreci benim için çok heyecanlıydı. Nitekim katıldığım bu ilk Dünya kupası yarışmasında altın 

madalyaya hak kazandım. Ailem ve ülkem adına hem çok sevinçliydim hem de çok guruluydum. FIAP’ta altın madalya kazanmış ilk Türk kadın fotoğrafçı unvanına erişmiştim.

“İncir sayesinde bu işe başladım”

Türkiye’de bir ilk olan konseptli pet fotoğraf stüdyosu fikrini nasıl oluşturdunuz?

Hayvanlara karşı hep büyük bir sevgim vardı. Sürekli sokak hayvanlarını besliyor ve barınaklara bağışlar yapıyordum. Geçtiğimiz doğum günümde eşim hediye olarak bana daha küçücük yeni doğmuş bir kedi sahiplenmişti. O kadar mutlu olmuştum ki içim içime sığmıyordu. Bu küçük kızın adını “İncir” koyduk. Onu o kadar çok benimsemiştim ki kendi kendime “ Benim kızım İncir’de bir bebek, yeni doğan bebekler gibi konseptli fotoğraflar onun da hakkı.” İlk olarak onun konseptli fotoğraflarını çekmeye başladım ve anlayacağınız üzere İncir sayesinde bu işe başlayıp daha sonrasında stüdyomu oluşturdum. Aynı zamanda bunun için bir sosyal sorumluluk projesi diyebiliriz. Çünkü bu çekimlerden elde ettiğim gelirlerin yarısıyla sokak hayvanlarına mama alıp, barınaklara bağış yapıyorum. Geri kalan yarısıyla ise konsept için ekipman temin ediyorum. Aslına bakarsanız dolaylı yoldan benimle birlikte bir sürü insanda bu sahipsiz hayvanlara yardım ediyor.

Peki, bu konsept evcil hayvan sahiplerinin ilgisini çekiyor mu?

İlk olarak İncir ’in çektiğim konseptli fotoğraflarını sosyal medyaya paylaştım. Daha sonrasın da ise tahmin edemeyeceğim kadar ilgi görmeye başladı. Sosyal medya üzerinden ve telefon bağlantılarıyla bana ulaşıp evcil hayvanın konseptli fotoğrafını çektirmek isteyen çok kişi oldu. Hatta şehir dışından bana ulaşıp randevu oluşturan birçok evcil hayvan sahibi oldu. Aslına bakarsanız evcil hayvanlarının fotoğraflarını çeken birçok insan vardı ama bu şekilde konseptli bir şekilde fotoğraf çeken her hangi bir stüdyo ya da fotoğraf sanatçısı yoktu. İnsanların en çok bu dikkatini çekmiş olmalı.

Evcil hayvanların fotoğraflarını çekerken zorlanıyor musunuz?

Evet, zor olan kısımları var ama ben hayvanları çok sevdiğimden ötürü bu işi aşkla yapıyorum. Şu ana kadar sadece kedi ve köpek çekimleri yaptım. Köpek çekimleri kedilere göre birazcık daha kolay oluyor. Sahiplerinden yardım alarak çekimleri gerçekleştiriyoruz. Kediler ise köpeklere göre biraz daha zorluyor. Aslına bakarsanız hayvanlar ile iletişim burada çok önemli. Stüdyoda onlar için güvenli ve huzurlu bir ortam oluşturup onları güvende olduğuna ikna ederek sevgi dolu sözlerle yapıyoruz çekimlerimizi. Rahatlığın ve sevginin farkına varan hayvanlar ise zaten bir süre sonra kendilerini teslim ediyorlar ve inanın çok güzel ve eğlenceli kareler çıkıyor ortaya.

Haber: Melisa Karmış