Yüzlerce formülün, tarihin ismi ezberletilerek sınavların geçildiği; okur-yazar bile olamadan test tekniğinin öğretildiği;sanatın, yaratıcılığın hep geri plana itilerek üç saatlik bir sınavın hayatın merkezine indirgendiği eğitim sistemimiz,henüz yaşamlarının başında olan gencecik beyinleri, bilimsellikten, çağdaş dünya görüşünden, kısacası yaşamdan uzaklaştırmaktadır.Oysaki eğitim kurumlarının asli görevi ülkemizde ve dünyadaki görüşleri takip ve tatbik ederek; dünyaya ve hayata geniş pencereden bakabilen, bilimle ve sanatla barışık, ön yargısız ve duyarlı bireyler yetiştirmektir.Bu hedefler doğrultusunda 17 Nisan 1940 tarihide kurulan Köy Enstitüleri, Cumhuriyet Aydınlanmasını topluma götüren proje olarak halkımızın büyük çoğunluğunun yaşadığı köyleri içeriden canlandırmış ve Cumhuriyet’in kurulmasıyla gerçekleştirilen eğitim devrimine önemli katkılar sağlamıştır.Ülkemizin iktisadi ve coğrafi koşullarına göre planlanmış;toprakla ve köylüyle iç içe ve kendine has uygulamaları olan bu güzide kurumlar, ne yazık ki nüfuzlarını kaybetme korkusuna kapılan toprak ağaları ve onların işbirlikçi tarikat şeyhleri ve bürokratlar aracılığıyla kapatılmıştır.

UNESCO’nun geri kalmış ülkelere tavsiye ettiği örnek bir eğitim modeli olan Köy Enstitüleri, Ulusal Kurtuluş Savaşının ve ardından kurulan Laik Cumhuriyet’in de temelini oluşturan tam bağımsızlık ilkesinin, eğitim alanındaki devamı olan gerçek örneklerindendir. Bu gayeyi gerçekleştiren, başta ezeli ve ebedi başkomutanımız ve önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve çağdaşlaşma yolunda emek veren tüm bürokratları ve eğitim emekçilerini, saygıyla ve şükranla anıyoruz." dedi.