Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye 2001'de baş gösteren ekonomik krizin etkilerini hala yaşıyor.” dedi, son konuşmalarından birinde.
Şimdi bu olmadı Sayın Cumhurbaşkanı.
Bu Mazlum Millet 20 yıldır sizi iktidarda tuttu ve hala 2001’in olumsuzluklarını yaşatıyorsanız bu ülkeye, sormazlar mı;
“Peki siz 20 yıldır ne iş görüyordunuz?” diye.
Hatırlayın isterseniz..
Meydanları, salonları tıklım tıklım doldurduğunuz toplantılardaki söylemlerinizi.
“Yoksulluğu tarihe gömeceğiz. 1 yılda şunu, şunu, 5 yılda şu işleri yapıp, 5 yılda sonra Türkiye Müreffeh bir ülke olacak” diyen siz değil miydiniz?
“Babalar gibi satacağız” diyen Kemal Unakıtan’ı unuttuk mu sanıyorsunuz?
Resmi Araç Saltanatından yakınan millete, “Bu giderler çerez parası bile değil” diyen Mehmet Şimşek’i ya da.
Ya da, kürsüye çıkıp, “Biliyor musunuz ne oldu. IMF Bizden borç para istedi. Arkadaşlara verin dedim” diye böbürlenen dönemin Başbakanı kimdi acaba?
2023 yılı kişi başı Milli Gelir 25 bin ABD doları olacaktı hani.
Şimdi yeni hedef 25 binin yarısı bile etmiyor.
Varlık Fonunu kurmuştunuz ya, Türkiye’yi şirket gibi yönetecektiniz, noldu.
Şimdi topu sizden öncekilere atıp, ekonomik, sosyal, politik başarısızlığınıza kılıf aramak;
Doğrusu yakıştıramadım.
“Ekonominin sorumlusu benim ben..” sözleriniz hala kulaklarımızda.
G20 Ülkeleri arasından pik yapıp G10 arasında yerimizi alacaktık ya, 2020 yılı içerisinde.
Yerli uçağımız göklerde, yerli otomobilimiz karada seyrediyordu ya hani.
Astronot Okulu bile açmıştınız 3 yıl önce.
Aya sert iniş yapacaktık ya hani unuttunuz mu?
Sormazlar mı Sayın Cumhurbaşkanı.
“Madem 2001’in olumsuz ekonomik şartları devam ediyor, nedir Ankara’daki Kulliye, Göcek’teki Şatafat, Ahlat’taki görkem. Uçak Filosu. Tüm Avrupa ülkelerinden fazla Makam aracını yollara çıkarmak. Bu değirmenin suyu nereden geliyor?” diye.
Ya da sormaz mı 2023’te sandık önüne geldiğinde, bu mazlum millet.
“2001 krizi sürüyorsa, siz 20 yıldır ne iş yapıyordunuz?” diye.
Detaya, rakamlara inmek istemiyorum.
Ancak, Osmanlı döneminde yaşandığı iddia edilen bir Sadrazam hikayesini de buraya almadan yazıyı bitirmek olmaz;
Görevinden alınan sadrazam, yeni sadrazama görevi devrederken kapalı 3 zarf bırakır…
Yeni göreve başlayan sadrazam masasının üzerinde not yazılı bir pusula ve üç kapalı zarf görür.
Not kâğıdının üzerinde “Başın sıkışırsa birinci zarfı, biraz daha sıkışırsa ikinci zarfı, çok sıkışırsa da üçüncü zarfı açarsın!” yazılıdır.
Yeni sadrazamın ilk yıllarında işler gayet iyi gider. Lakin bir müddet sonra halkın feryadı yükselmeye başlar... Nerdeyse her şey kötüye gitmeye başladığı, işlerin kontrolden çıktığı bir anda; aklına eski sadrazamın kendisine bıraktığı zarflar gelir.
Birinci zarfı açar…
Zarfta bir pusula: “Yapamayacak olsan bile sürekli vaatte bulun ve senden öncekileri kötüle!” diye yazılıdır.
Sadrazam başlamış eskileri, geçmiş siyasetçileri kötülemeye ve vaatleri peşi peşine sıralamaya… Biraz rahatlar. Lakin işlerde bir düzelme yok. Sadece halk bu kötülemeler ve vaatlerle biraz avunur. Bir müddet sonra şikâyetler ve homurtular tekrar yükselmeye başlayınca ikinci zarfı açar…
Zarfın içinde “Etrafını kötüle!” diye yazmaktadır.
Sadrazam bu defa başlamış kendi çevresindekileri kötülemeye. Yaşanan bütün olumsuzlukların sebebinin etrafındakilerin beceriksizliği yüzünden olduğunu her vesileyle dillendirmeye başlar.
Halk, bir müddet bu etrafındakileri kötülemelerle biraz avutulmuş olsa da, işler eskiye göre daha da kötüye gitmeye başlar.
Şikâyet sesleri ve homurtular dinmeyince üçüncü zarfa müracaat eder.
Üçüncü zarfın içinden çıkan pusulada “kendinden sonra gelecek kişi için sen de üç zarf hazırla!” diye yazmaktadır.
Yani Sayın Cumhurbaşkanım;
Her kemalin bir zevali, her ibtidanın bir intihası vardır.
Olmayacak vaatler idarecilere güveni artırmaz.
Başkalarını kötüleyerek kendinizin iyi olduğunu ispatlayamazsınız.
Boş vaatler ve başkalarını kötüleme; palyatif, geçici avutma taktiği ve acziyet ifadeleridir. Sonun habercisi, seçmenin ayak sesleridir.