Piyasa sizin sandığınız gibi, etli, butlu, duyguları olan, sevmediğini her fırsatta silkeleyen, sevdiğini başının üzerinde tutan bir olgu değildir sevgili dostlar.
Dünyadaki arz-talep dengesine göre şekillenir.
İstikrarlı coğrafyalarda çok rahattır piyasa olgusu.
Ama, demokrasinin değersiz hale geldiği, adaletin yara aldığı, rejim tartışmalarının hüküm sürdüğü, kendince ekonomiye yeni bir kavram kazandırmaya kalktığını sanan insanların yönettiği ülkelerde ise piyasa olgusu hep huzursuzdur, hep diken üstündedir.
Yani, talimatla hizaya getiremeyeceğiniz bir olgudur, piyasa.
Kendi şartlarını kendisi belirler.
Hiçbir yasal düzenleme, hiçbir genelge, hiçbir talimat ona yön veremez.
Onun bildiği ve çok sevdiği tek şey istikrardır.
Sevmediği yapı ise, piyasayı iyi okuyanların yönettiği ülkelerdir.
Zira o tür ülkelerde piyasa kafasına göre takılamaz, istediği gibi at oynatamaz.
Mesela, ülkeyi yönetenler hafta sonu yaptıkları konuşmaların Dolar ve Faiz üzerinde yaratacağı etkiyi hesaplamak zorundadır.
Macron’a akıl hastanesi önerirken, bu söylemin doları zıplatacağını ve ülkenin dengelerini sarsacağını hesaplarsa, ekonomiden anlayanların “Eyvah pazartesi dolar 8 lirayı aşar” tahmini boşa çıkarır.
Sayın Cumhurbaşkanı Kayseri ve Malatya’dan Macron ve ABD’ye efelendiğinde, ben doların yeni haftadaki durumunu düşünüyordum biliyor musunuz?
İşte piyasalar denilen duygusuz, hissiz, kendi doğrularından başka doğru bilmeyen, istikrarın olmadığı ülkelerde dilediği gibi at koşturan olgu, şimdiden Türkiye’nin 2022 sonu rakamlarını yakalamamızı bu yüzden sağladı.
Peki, bizi yönetenlerin kafa tuttuğu Fransa’da Avro, ABD’de dolar bizim liramız gibi çakıldı mı?
Elbette hayır.
Zira o ülkelerde istikrar vardır.
O ülkelerde üretim vardır.
O ülkelerde Demokrasi vardır.
O ülkelerde adalet sistemi sağlam temellere oturtulmuştur ve liderlerin önünde, olmayan düğme iliklemeye çalışan Adalet mensupları yoktur.
Hala görmüyor mu bizi yönetenler acaba?
Biz başkalarının işine burnumuzu soktukça, Yüce Milletimizin burnunu sürtüyoruz yerlerde.
Suriye’de Rusya ve ABD istediklerini aldı, biz 5 milyon mülteci ve 50 milyar dolar harcadık. Ayrıca onlarca şehit verdik.
Libya’da paylaşım tamamlandı, silahlar sustu. Yine ayazda kalan biz olduk.
Suudi Arabistan, Fas, Tunus, Cezayir mallarımıza ambargo uyguluyor, tepki bile koyamıyoruz.
ABD aba altından sopa göstererek bizi hizada tutmaya devam ediyor.
Koluna girip kanka gibi göstermeye çalıştığımız Rusya’nın attığı dirsekler böğrümüzü kangren etti.
Can Azerbaycan bile hala Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımadı.
Mahallenin hırçın bebesi gibi, bize gelen vuruyor, giden vuruyor.
Biz ise, miting meydanlarından, parti kongrelerinden efelenerek bu büyük yapıları korkuttuğumuzu sanıyoruz.
Kanımız takas malzemesi haline dönüştü. Kan verip yağ alıyoruz.
Gözlerimiz, fırınları tarıyor, askıda ekmek arar hale geldik.
Ucuz işgücü ordusu yaratmak uğruna paramız pul edildi.
Geçtik zenginlik, refah gibi kavramlardan, huzuru mumla değil kandille arıyoruz.
Ama her Eyyyy’in ekonomimize getirdiği maliyeti ise hesaplamaktan hala aciziz..