Dil koparmak, içeri alma tehditleri, hakaretler, küfürler..
Kullanılan dilden, yapılan eleştirilerden toplumu galeyana getirecek kelimeler seçme çabası.
Hepsi boş, hepsi Beyhude.
Tek amaç, tek hedef, güzel ülkemin getirildiği devasa uçurumu bu milletin görmemesi ve sürü psikolojsi ile kendini boşluğa bırakmasını sağlamak.
İlahiyatçı Yazar Cemil Kılıç diyor ki;
“Sezen Aksu’ya protesto ettiklerini sanıyorlar. Ama Haşa Allah’ı protesto ediyorlar. Zira Allah Kur-an’da Hz. Adem için asi diyor, zalim diyor, yoldan saptı diyor ve cahil diyor. Bu dinbazların Kur-an’dan haberi yok.”
Cemil Kılıç’a tek laf eden yok.
Ama Sezen Aksu’nun 5 yıl önce yazdığı bir şarkı ile gündem yaratılmaya çalışılıyor.
Bütün mesele, cehaletin sefer için hazır olup olmadığını kontrol etmek.
Yıllardır uyarıyoruz.
Siyaseti Camiden, siyaseti Okuldan, siyasi Kışladan uzak tutun diye.
Yıllardır uyarıyoruz, ‘Anayasadaki Laiklik İlkesi, dinbazların ve din cambazlarının kutsalları siyasete alet etmelerini önlemek için Anayasa’ya konulmuştur’ diye.
Sedef Kabaş yorumunda bir Kafkas Atasözünü dile getirmiş.
Oldu olacak, Kafkas Cumhuriyetlerine nota verin.
Bu Atasözünün kullanılmasının yasaklanmasını isteyin.
Ey muhalefet, sergilenen, sergilenmeye çalışılan senaryo, yaşanan başarısızlıkları gölgeleme girişimidir.
Sakın bu oyuna gelmeyin.
Türkiye’nin sorunu Sezen Aksu veya Sedef Kabaş değildir.
Türkiye’nin sorunu açlıktır, ekonomik çöküştür, para dilenen bir ülke haline getirilişimizdir, içine düşürüldüğümüz acınası tablodur.
Bir takım hamasi nutuklarla yaratılmak istenen atmosfer, ‘Cambaza bak Oyunu’ndan ibarettir.
Gizlenmek istenen fakirin çaresizliğidir.
Gizlenmek istenen, emekli karı-kocanın sokağa çıkıp gözyaşları içinde, ‘Ne olur kiramıza yardımcı olun, çok zor durumdayız’ sözlerini kimsenin duymamasıdır.
Gizlenmek istenen, Pazar atıklarının tezgahtakinden daha fazla ilgi çeker hale gelmesidir.
Gizlenmek istenen, devasa bir ülkenin, düne kadar Fetö’yü finanse etmekle suçladığı bir takım aşiret reislerine el açar hale gelmesidir.
Gizlenmek istenen, tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeten bir ülkenin samanı bile ithal eder hale gelmesi, getirilmesidir.
Gizlenmek istenen, ödenemeyen elektrik ve doğalgaz faturalarıdır.
Gizlenmek istenen, milletin kapısındaki arabaya binemez hale getirilmesidir.
Gizlenmek istenen, toplumu dalga dalga saran huzur, barış ve kardeşlik ikliminin yeniden bina edilmesi talepleridir.
Ülkede, eleştiriyi bile kaldıramayan bir iklim yaratılmak isteniyor.
Oysa Demokrasilerde fikir ve ifade hürriyeti en temel değerlerden birini oluşturur.
Ama birileri, sırf kendilerine itaat üzerine kurulmuş bir düzen istiyorlar.
Bunu da korku iklimi yayarak oluşturmaya çalışıyorlar.
O nedenle, başta muhalefet olmak üzere, hepimiz koro halinde sesimizi yükseltmek, yanlışa yanlış demeye devam etmek zorundayız.
‘Susmuyoruz’ demek zorundayız.
‘Korkmuyoruz’ diye haykırmak durumundayız.
‘Dayatmalarınıza itaat etmiyoruz’ demekle yükümlüyüz.
Onlar ne derse desin, ne yaparsa yapsın, duyarlı muhalefet açlığın sesi olmaya, mazlum milletimizin yanında saf tutmaya, yanlışlara dikkat çekmeye devam edecektir.
Yani, hatalarınızı kabul etmediğiniz, uyarıları dikkate almadığınız sürece ‘Zorunuza gitmeye devam edeceğiz..”