ABD’nin Savunma Sanayimizle ilgili Caatsa yaptırımları çerçevesinde aldığı ve ‘Dostum Trump’un imzalayarak yürürlüğe soktuğu kısıtlayıcı önlemler, aslında bir birikimin meyvesini vermeye başlamasıdır.
Kınıyorum.
Ama bilinmelidir ki, Türk Dış Politikası ‘Şahsileştirilmiş çizgide’ yoluna devam ettiği sürece yeni yaptırımlar, yeni düşmanlıklar, yeni yalnızlıklar gündeme gelecektir ülkem için.
Yani Mart sonu veya Nisan Ayı içerisinde, bu kez de AB Ülkelerinden Türkiye’ye karşı bazı kısıtlayıcı önlemlerin gündeme geleceğini söylemek için kahin olmaya gerek yoktur.
Zira, dünyanın en güçlü ülkelerinden başlayın, en geri ülkelerine kadar, dış politika kurumsal bir yapı tarafından yönlendirilmektedir.
Yani kişisel dostluklar üzerinde ülke çıkarları inşa edildiğinde, veya edilmeye çalışıldığında sonuç hüsrandır.
Bu sakat dış politik anlayışı, en acı şekilde defalarca yaşadığımız halde, hala bu yolda ilerlemeye devam ediyoruz.
Trump’un görev süresi 5 hafta sonra doluyor.
Yerine Bıden gelecek.
Ama Trump, Türkiye’nin savunma Sanayii’ni büyük ölçüde olumsuz etkileyecek Caatsa yaptırımlarını altına imzayı çakıyor.
Biliyor ki Amerikan çıkarları, her türlü kişisel dostluğun üzerindedir.
Yani kitapta ne yazıyorsa o, anlayışı.
Her ülkenin ‘Dış ilişkiler Kitabı’nın ilk paragrafında ise, “Karşılıklı ekonomik ve siyasal çıkarlar” maddesi yer alır.
Efendim, “ABD’de yeni başkan Bıden, hastalığım sırasında evime ziyarete geldi. O nedenle çok iyi ilişkiler içinde olacağımıza inanıyorum” gibi, Dış Politikada karşılığı olmayan uygulamalarla, uluslar arası saygınlık kazanamaz, tam tersine tüm ülkeleri karşınıza alırsınız.
Eğer şahsi dostluklar, ülkelerarası ilişkilerde belirleyici olsa idi, Kralları için 3 gün ülkece zoraki yas tuttuğumuz Suudi Arabistan en sadık müttefikimiz olurdu.
Ya da düğünümüzde nikah şahitliği yapan Silvio Berlusconi’nin İtalyası bu gün AB’de bizim çıkarlarımız için kendini ortaya koyardı.
Hiçbir ülkenin Dış Politikası, bir adamın iki dudağı arasına mahkum edilmeyecek kadar önemlidir.
Eğer siz, Dış Politikada uzmanlaşmış insanları, ‘Monşerler’ diye küçümseyip kenara çeker, Şaban Dişlilerle, Egemen Bağışlarla yola çıkarsanız, daha çok yaptırımla karşı karşıya kalırsınız.
Bakın size, dost görünümlü ülkelerin hoşuna gitmese de müdahale edemeyecekleri birkaç adım sıralayayım, uyup uymamak size kalmış.
1. Demokrasi, insan hakları, fikir hürriyeti, bağımsız yargı, bağımsız üniversite, bağımsız bilim, bağımsız Merkez Bankası gibi kavramları, tam ve tartışmasız olarak ülkeye yerleştirin.
2. Türk Silahlı Kuvvetlerini, eskiden olduğu gibi lisesinden, Akademisine, hastanesinden, yargısına kadar yeniden ve daha güçlü şekilde yapılandırın.
3. Ülkedeki temel eğitimi, bilimsel bir yapıyla yeniden ve bir daha üzerinde oynanmayacak şekilde dizayn edin.
4. Türkiye’nin şeffaf bir devlet yapısına kavuşturulmasına öncelik verin. İktidarların Meclise, Meclisin Anayasal Kurumlara karşı sorumluluğunu yeniden yapılandırın.
5. Ülkenin, dünyanın en mükemmel ve özgürlükçü Anayasası için diğer siyasal kurumlara işbirliği çağrısı yapın.
6. Ekonominin üzerindeki, hesap verebilirliği, denetim gücünü Avrupa Standartlarına yükseltin.
7. Başka ülkelerin iç işlerine karışmak yerine, dost-düşman her ülkenin toprak bütünlüğü ve uluslar arası saygınlığını esas alan yeni bir politik söylem geliştirin.
Bakın o zaman, dış güçler, güzel ülkemde istedikleri gibi at oynatabiliyor mu?
Bakın o zaman, Yunanistan gibi dost görünümlü düşmanlar, başka ülkeleri yanlarına alabiliyor mu?
Bakın o zaman, ‘Dostum Trump’ Türk Savunma Sanayiini felç edecek yaptırımların altına imza atabiliyor mu?
Bakın o zaman, ortağı olduğumuz NATO Üyesi ülkeler arasında saygınlığımız nasıl zirve yapıyor.
Bunun yolu da, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün neredeyse 100 yıl önce ortaya koyduğu temel dış politik çizgide yatıyor;
Yurtta Barış, Dünyada Barış..