Şekline bakarsanız, adama benziyor.
Hem de, Hekimlik andı içmiş, yemin etmiş insanlar arasında ayırım yapmayacağına.
Demiş ki;
“Yaşamımı insanlığın hizmetine adayacağıma, Hastamın özerkliğine ve onuruna saygı göstereceğime, İnsan yaşamına en üst düzeyde saygı göstereceğime, Görevimle hastam arasına ; yaş, hastalık ya da engellilik, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce , ırk, cinsel yönelim, toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin girmesine izin vermeyeceğime , Hastamın bana açtığı sırları , yaşamını yitirdikten sonra bile gizli tutacağıma, Mesleğimi vicdanımla, onurumla ve iyi hekimlik ilkelerini gözeterek uygulayacağıma, Hekimlik mesleğinin onurunu ve saygın geleneklerini bütün gücümle koruyup geliştireceğime, Mesleğimi bana öğretenlere, meslektaşlarıma ve öğrencilerime hak ettikleri saygıyı ve minnettarlığı göstereceğime, Tıbbi bilgimi hastaların yararı ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için paylaşacağıma, Hizmeti en yüksek düzeyde sunabilmek için kendi sağlığımı, esenliğimi ve mesleki yetkinliğimi korumaya dikkat edeceğime, Tehdit ediliyor olsam bile, tıbbi bilgilerimi, insan haklarını ve bireysel özgürlüklerini çiğnemek için kullanmayacağıma, Kararlılıkla, özgürce ve onurum üzerine, Ant içerim.”
Ama kariyer için beynini Menzil Merkezine teslim etmiş.
Orada kafasının içine yerleştirilen yapay beyin ile, kendisine ezberletilenleri savunagelmiş bir insan müsveddesi.
Zaten beynini kiraya verdiği için de pratisyenlikten öteye geçememiş ama, Sağlık Bakanlığı’nda tırmandıkça tırmanmış görevinde.
Kayseri Ocağında yetişmesi, buralarda serpilip büyütülmesi ise ayrı bir ızdırap veriyor bana.
Kim bilir Sağlık Bakanlığı’ndaki görevi sırasında kaç dürüst, Atatürkçü, mesleğin saygınlığını düşünen doktoru mağdur etmiş, kendisi gibi beyni kiralıkların bakanlığın kilit noktalarına yerleşmesi adına çaba sergilemiştir.
Adalet ve İçişleri Bakanlıkları ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nde örgütlenip memleketin başına bela olan Fetö, o dönemde Sağlık Bakanlığı’ndaki yapılanmayı Menzil’e bırakmıştı.
Menzilin sözde Şeyhi bunu açık açık ilan etmedi mi.
“Recep Akdağ , Taner Yıldız gibi isimler bizim evimizde büyüdü” demedi mi..
Sağlık Bakanlığı’nın aldığı ambülans uçakların kuyruklarına Gavs’ı simgeleyen GVS yazdıran bir yapıdan bahsediyorum.
Siz sanıyor musunuz, Ali Edizer adındaki embesilin birden bire ortaya çıkması bir tesadüf?
Bunlar, ülkenin gerçek gündemini gözden kaçırmak için sahneye sürülen birer piyon.
Biz bu insan müsveddesinin sözlerini tartışırken enflasyonda yapılan kalem oyunu güme gitti, görmüyor musunuz?
Sevelim veya sevmeyelim, bu ülkede Başbakanlık yapmış bir ismin ölümle yaşam arasında gidip gelmesi ile bile alay edebilecek kadar hekimlik etiğinden, hekimlik onurundan ve insanlıktan uzak bir yaratıktan bahsediyorum.
Yukarıda kurulan “Gündem yaratma kurulu” bizim, yaşadıklarımızı görmememiz için özel bir program uyguluyor.
Zira güzel ülkem, bir çok alanda acınası bir tablo yaşıyor.
Ekonomi komada.
Eğitim acınası halde.
Dış itibarımız yerlerde sürünüyor.
Yukarıdakiler görkem ve şaşaaaa, aşağıdakiler semt pazarında çürük domates toplama derdinde.
Paramız pul olmuş.
41 tane askeri hastanede, hekimlik etiğine uygun yetişmiş, askeri hekimlik için özel eğitim almış namuslu insanlar tasfiye edilerek yerlerine Ali Edizer’ler yerleştirilmiş.
İşsiz sayısı çalışan sayısının üzerine çıkmış.
Şimdi meydanı boş bıraksan, millet “Ne oluyor?” diye soracak.
Ondandır Ali Edizer gibi piyonların, sahneye sürülmesi.
Ondandır milletin sahte gündemlerle oyalanması.
Ama acı olan nedir biliyor musunuz?
Güzel ülkemin kötü gidişine dur demesi gereken Muhalefetin hala, “Ona yakınlık gösterir, doğrusunun arkasında durursam tabanımı küstürürüm..” endişesi yaşaması. Yani, mahalle yanıyor, ‘yangın vaaaar’ diye bağırması gerekenler ise elinde ayna-tarak, hala saçını tarıyor..