Seni anlamak istiyorum ey Allahın Kulu, ama o kadar saçmalıklarla çıkıyorsun ki karşıma, anlamaktan vazgeçiyor, sana acımaya başlıyorum. Şirketinde, dükkanında bir gün çalıştırmayacağın, yediği her herzeyi ezbere bildiğin insanlara ortağı olduğun ülkeyi teslim ediyor, bir de adeta ona yücelik sıfatı hediye ediyorsun. Tapusu sende olan tarlanın bir kenarından bir metrelik alana tecavüz edilse, memleketi ayağa kaldırırsın, ama dedelerinin kan dökerek, can vererek kurduğu bu güzel ülkenin parsel parsel yabancıya satılmasına sessiz kalıyorsun. Ürettiğin ürünü değerinden satamayınca isyan ediyorsun, ama iktidarların kendi kendine yeten bir ülkeyi kendi kendine yiten bir ülke haline getirmesini ise ‘Vardır bir bildikleri’ zavallılığı ile savunuyorsun. Market rafındaki ‘Vatan’ Markalı nohutu fiyatına bakmadan sepete atıyorsun, paketin üzerindeki ‘Önce Vatan’ yazısını gururla okuyorsun da, paketin alt köşesinde çok küçük harflerle yazılan “Kanada’dan ithal edilmiştir” yazısını görmek, okumak işine gelmiyor. Çocuğunun lise ve üniversite başarılarını, KPSS’de aldığı yüksek puanı her yerde anlatıyorsun da, iktidarın ucube ‘Mülakat’ Sistemi yüzünden işsiz gezdiğini dillendirmek işine gelmiyor. Evine hırsız girdiğinde karakolun kapısında hırsızın yakalanması için günlerce bekliyorsun da, Devletin Kozmik Odasına girilmesi talimatını verenleri, o bilgileri yabancı şirketlere satanları kutsuyorsun. Satın alıp evinin en müstesna köşesine astığın Yüce Kitap Kur-an’ı Kerim’in ne yazdığını hiç merak etmiyorsun, ama o kitapta yazmayan hurafeleri sana dayatan, “Şeyhinin önünde ölü gibi olmalısın” saçmalığına harfiyyen uyuyor, sormuyor, sorgulamıyorsun. Atomu parçalayan, otomobili, uçağı, telefonu, elektriği bulanları ‘Gavur’ ambalajına sarıp sarmalıyor, kendinden başkasını düşünmeyen, senin dini duygularını sömürerek semiren insanların ise önlerine yatıp eteklerinden öpüyorsun. Çökmüş bir İmparatorluğun küllerinden pırıl pırıl bir ülke oluşmasına öncülük eden, cepheden cepheye koşup düşman çizmesini bu topraklardan temizleyen insanlara Deccal diyorsun da birader, sormuyor musun şeyhine, gavsına, şeyhinin halifesine, mahalle imamına; “Bu ülke için, bu insanlık için hangi dala bir çentik attınız?” diye. Bak sana anlatayım, bir zamanlar bizim tarlalarımızda yetişen ürünleri artık nereden aldığımızı; ARMUT: Şili, Arjantin, Çin, Güney Afrika. ARPA: Ukrayna, Fransa, Rusya, Almanya. AYÇİÇEĞİ: Moldova, Bulgaristan, Romanya. ANTEP FISTIĞI: İtalya, Almanya, Mısır, İran. BUĞDAY: Rusya, Kazakistan, ABD, Meksika. ÇAY: Sri Lanka, Kenya, Endonezya, Çin, İran. DOMATES: Rusya, KKTC, Romanya, Ukrayna. ELMA: Şili, İtalya, Fransa, Bosna-Hersek, ABD. ENGİNAR: Mısır, KKTC, Irak. KURU FASULYE: Çin, Mısır, Arjantin, Peru. SALATALIK: Rusya, Belarus, Gürcistan. KABAK: Ukrayna, Rusya, Çin, G. Afrika. PATATES: Hollanda, Almanya, Fransa, KKTC. KURU SOĞAN: Hollanda, İran, Rusya. YULAF: Ukrayna, Macaristan, Fransa, İspanya NAR: Rusya, Peru, Şili, İtalya, Kolombiya. NOHUT: Meksika, Hindistan, Arjantin. SAMAN; Bulgaristan. Şimdi anladın mı Ey Allahın kulu. O nedenle artık uyanma vakti. Zira, sen bu gaflet uykusunda kaldığın sürece hıyanet edenlerin önü açık, gelecekleri daha parlak. Onların tek korkusu senin uyanman. Görmüyor musun, caddede karşılaşsan selam vermeyeceğin adamlar bavullara dolar doldurup geliyor ve ülkemin bütün değerlerini öldüm fiyatına kapışıyor? Görmüyor musun, sahibi yabancı olan bankalar senin tarlanı, traktörünü, ineğini haczetmeye başladı. Farkında değil misin, “Muhalefet ne derse desin, ben bildiğimi okurum” diyen ve ekonomi gerçeğinde yeri olmayan uygulamaları bile ‘Din’ ambalajına sarıp sana yutturmaya çalışan bir iktidar var ülkede. Görmüyor musun, “Büyük projeler halka danışılmaz” diyecek kadar kibre bulanmış insanları taşıyorsun yıllardır omuzlarında. Görmüyor musun, Dincinin ahlaksızını, siyasetçinin yalancısını, tacirin üçkağıtçısını baş tacı yaptın, peşlerine düşüp “Öl de ölelim” diyerek kendi hayatınla birlikte bizimkileri de sundun. Yetmedi, bu tipleri, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diyerek yıllardır omzunda taşıyorsun. Senden tek isteğim, şöyle bir 30 yılını, 40 yılını gözlerinin önünden geçir; ‘Bu adamda iş var’ diyerek baş tacı ettiklerimiz, kendinden başlayıp, 7 sülalesinin geleceğini güvence altına almadılar mı, bacanak ve baldızlarını bile ihmal etmediler, pastadan paylarını ayırmadılar mı? Banker Kastelli’den, Jet Fadıla, Tosuncuk'tan Kripto Para vurguncusuna kadar, onlarcasına, yüzlercesine, binlercesine, dolandırıcı olduklarını bile bile paranı, pulunu emanet etmedin mi? Alnı secdeye değiyor diyerek, din kalpazanlarına verdiğin paralarınla Yimpaş’lar, Kombassan’lar kurdurmadın mı? Yimpaş’la, Kombassan’la palazlanan, Deniz Feneri vurgunu ile semirenler bu gün nerede? Ben söyleyeyim, iktidar ve çevresindeki kurumlarda ya yönetici, ya danışman. Demek ki, galiba sende ve senin gibilerde biraz ‘Hırsız hayranlığı’ gibi bir illet var ki, kanını emenlere biat ediyor, o ve onlar götürdükçe manevi bir haz alıyorsun. O nedenle biliyor musun, ben ve benim gibiler, sen ve senin gibilerden umudunu kesti. Tamam bu milleti, bu ülkeyi düşünmüyorsun bunu anladık. Bari çocuğunu, bari torununu düşün ve onlara bırakacağın geleceği hayal et. Belki o zaman kafan dank eder, yaşananlara.