Biz bu filmi defalarca görmüştük.
Sadece adını değiştiriyor, her sıkıştıklarında vizyona koyuyorlar, karanlıktaki hakim güçler.
Bir de figüranlar değişiyor sık sık.
Ama başrolde her zaman Emperyalizm ve onun yerli maşaları vardır.
Mesela 1967’de kıyılarımıza yanaşan 6. Filoya karşı gösteri yapan Yurtsever Gençliğe saldırıp, sonra savaş gemilerinin karşısında secde edenler de aynı filmin oyuncuları idi.
70’li yıllarda Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, daha sonra Sivas’ta çevirmişlerdi filmin tekrarını.
Yıllar boyu bu ülkenin yetiştirdiği aydınları teker teker ortadan kaldıranlar, aynı satranç tahtasının piyonları değil mi?
Abdi İpekçi, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Bedrettin Cömert, Cavit Orhan Tütengil, Çetin Emeç, Doğan Öz, Muammer Aksoy, Onat Kutlar, Uğur Mumcu, Ümit Doğanay ve Asım Bezirci ilk akla gelen isimler.
Aydını, aydınlığı sevmez onlar.
Birer Yarasa gibidirler.
Yıllarca Doğu ve Güneydoğu’da kan akıtan, can alan terör örgütü ile bile el ele tutuşurlar gerektiğinde.
Zira terör biterse coğrafyada, bunların ekmeği kesilir.
Son yıllarda, nokta çekimler! yapıyorlar.
Ağızları salyalı, cehaletle donatılmış tipler.
Eşkıya şehre indi yani.
Yazdığı köşe yazısını mı beğenmediniz, bekleyin gazetecinin evinin önünde, çıkar çıkmaz yıkın hastanelik edin.
Siyasetçinin beyanları Efendinize mi dokundu, “Nasılsa Cuma namazına gidecek, yıkın evinin önünde..”
Demokrasiyi işlerine geldiği kadar kullanırlar.
Mesela, Haziran’da seçim mi kaybettiler, 6 ayda ülkeyi kan gölüne çevirip, yeniden seçim kazanabilecek yetenekleri vardır.
Yeri geldiğinde ABD Emperyalizminin, yeri geldiğinde Çin Faşizminin, zamanı gelince Rus Mezaliminin yanında saf tutarlar.
Tek bir değerleri vardır, ‘Dolar..’
Beyler, efendiler, ağalar bu kirli yapı yeni oyunlar sahnelemeye başladı güzel ülkemde.
Tükenişi durdurmak, yeniden tersine çevirmek için, besledikleri eşkiyayı sokağa saldılar.
Bu defa hedef, güzel ülkemde yeniden filizlenmeye başlayan Demokrasi özlemini yok etmek.
Bu defa, eskiden kendilerinden olan ama bu kirli yüzü gördükleri için kopan isimlerden başladılar.
Şöyle bir iki yılı hatırlayın.
Kaç siyasi linç edildi bu yapı tarafından.
Kaç gazeteci dayak yedi, saldırıya uğradı.
Zira bunların kendilerine özgün düşünceleri, fikirleri yoktur.
Yeri geldiğinde İnek Hırsızı, yeri geldiğinde Sarıklı Cübbeli, yeri geldiğinde dağda teröristi oynamakta beis görmezler.
Tek amaçları, tek hedefleri vardır, kargaşa ve kaos yaratmak.
Ülkeyi babalarının çiftliği sanır, başka hayatlara izin vermemeyi hak olarak görürler.
Bunların boğazındaki ip, birilerinin elindedir ve ipin uzunluğunu, saldırabileceği çerçeveyi ipi tutan belirler.
Yani her zaman ortaya çıkanlar kuklalardır, maşalardır, salyalı köpeklerdir.
Kuklacıyı, maşayı tutan eli hiçbir zaman tanıyamazsınız.
O elin birkaç tane şapkası vardır.
Bir bakarsınız, ABD emperyalizmi, bir bakarsınız Çin Faşizmi, bir bakarsınız Rus Ayısı olarak çıkarlar karşınıza, biraz derine inince.
Ama bu sefer ben eminim, bu sefer ben inanıyorum.
Bu kez Demokrasi kazanacak.
Zira, yerli işbirlikçileri artık bu millet tanıyor ve biliyor.
Ondandır, karanlığın yaklaşan aydınlığa karşı telaşı.
Ondandır yeni taşeronlar bulma çabası.
Ondandır, ama diyen, fakat diyen herkesin potansiyel düşman görülmesi.
Ondandır, ‘Demokrasi’ ortak paydasında bir araya gelen siyaset kurumlarını dağıtma ve yok etme çabası.
Dün saldırıya uğrayan Selçuk Özdağ, Gazeteci Orhan Uğuroğlu ve Avukat Afşin Hatipoğlu’na geçmiş olsun diyorum.
Ve biliyorum, ve inanıyorum.
Bu sefer Demokrasi kazanacak.