Nokta kadar çıkar için, virgülleşmemelidir..
Güç kimdeyse onun yanında değil, haklı ve doğrunun yanında saf tutmalıdır.
İlime, bilime saygısı sınırsız olmalıdır.
Körü körüne biat, körü körüne itaat, körü körüne önyargı kuşanmamalıdır.
Duyduğu, kendisine dayatılanı mantık süzgecinden geçirmeli, ‘doğruluk payı’nı akıl terazisinde tartmalıdır.
Konuşanın kılık kıyafetine göre değil, konuştuğunun ne kadar doğru olduğuna bakmalı, değerlendirmelidir.
Her şeyden önce, vicdanına hesap verebilir olmalıdır.
İnançlarını, çizdiği yolu sağlam bilimsel temeller üzerine bina etmelidir ki, küçük bir sarsıntıda yerle bir olduklarını görmesin.
Kerametin sakalda, şalvarda, cübbede, kravatta, uzun saçta, şık takım elbisede değil, akılda, bilimde olduğuna kanaat getirmeli, her söylenenin, her söyleyenin ardına düşmemelidir.
Aklını, mantığını rehber edinmelidir öncelikle kendisine.
Halkın gözünün içine baka baka yalan söyleyene, ‘Hayır öyle değil kardeşim, doğrusu şudur’ diyebilmelidir mesela.
Sokak Köpeğini görünce taş aramaya başlamamalıdır örneğin.
Gidip, başını okşayabilmelidir, o şefkat açlığı çeken hayvanın.
Sıcak havalarda, kuşların susuz kalabileceği aklına gelmeli, küçük bir kaba su bırakabilmelidir, kapı önüne ve büyük bir özenle.
Hayattan zevk almalıdır örneğin.
Uzaktan gelen bir köpek havlaması, kurbağa sesi ya da baykuşun ötüşündeki ritimden mutlu olabilmelidir.
Yeşilin her tonunun sardığı bir ağaç altında nefeslenmek bile onu mutlandırmalıdır örneğin.
Kadına, çocuğa, komşuya, hatta sokakta gördüğü birine bile öyle bir saygı göstermelidir, öyle sıcak bir yaklaşım sergilemelidir ki, karşısındaki bile başkalarına karşı davranışlarını yeniden düzenlemek zorunda kalsın.
Yediği Bulgu Pilavı ve yanında kuru soğansa bile, dünyanın en usta aşçısından, en lezzetli yemeği yiyormuşçasına onurlandırmalıdır bulguru pilava dönüştüreni.
Yardımsever olmalıdır mesela.
Karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir yaşlının, tekerlekli sandalyesi ile tümseği aşmaya çalışan özürlünün yanıbaşında bitivermelidir.
Çocuğunu özenle büyütmeli, küçük yaşta onun eline, silah değil kitap vermelidir örneğin.
Kitap demişken, mutlaka ama mutlaka okumalıdır.
Her gün, her saat, her dakika..
Sokakta yürürken rüzgarın önüne getirdiği gazete parçasını bile alıp ne yazdığına bakmalıdır örneğin.
Bir tiyatro eseri izlemek için tiyatroya giderken, sanki bir devlet törenine gidercesine büyük bir ciddiyetle hazırlanmalı, salondakilerin dikkatlerini üzerine toplayabilmelidir ya da.
Dinlediği müziği sanatçısının dünya görüşüne göre değil, müziğin evrenselliği gerçeğini göz önünde bulundurarak dinlemelidir.
Teknoloji ile barışık olmalıdır aynı zamanda.
Bilgisayar kullanırken, bu çağın nimetini üretenlerin laklak için değil, bilgi donanımına katkı için geliştirdikleri gerçeğini unutmamalı, bilgisayar başındaki zamanını verimli bilgiler elde etmek için kullanmalıdır.
Ve hiçbir zaman unutmamalıdır;
İnsanı ayakta ve hayatta başı dik yaşatan omurgası değildir;
İnançlarıdır, ilkeleridir, kişiliğidir, insan, doğa ve hayvan sevgisidir.
Başka yaşamlara duyduğu saygıdır.
İnsanı otlaştıran, odunlaştıran ve kendini hala insan sanmasına neden olan ise;
Sahteciliğidir, yalakalığıdır, şaklabanlığıdır, kimliksizliğidir, kişiliksizliğidir, güce ve paraya tapma hastalığıdır..
O halde, insan olmaktır her şeyin başı.
İnsanca güzel günler dileğimle.