Hatırladınız değil mi?
Kayseri'de düzenledikleri Mitingi.
Ak Parti'nin iki kurmayı, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, hemen yanı-başlarında Bülent Arınç ve Abdüllatif Şener.
Kayseri Mitinginde 3 başlıkta toplamışlardı vaatlerini.
1. Yoksullukla mücadele..
2. Yolsuzlukla mücedele..
3. Yasaklarla mücadele..
Bu mitingin üzerinden 22, bu iktidarın üzerinden 21 yıl geçti.
Abdullatif Şener yaşananları içine sindiremedi, koptu. Abdullah Gül partinin başına gelmeyi denedi, kapılar yüzüne kapatıldı. Bülent Arınç ise bildiğiniz gibi.
AKP’nin kuruluş günlerinde,Türk Milletinin bir bölümü, 28 Şubat sürecine tepkiliydi. Bir bölümü de, Müslüm Gündüz, Fadime Şahin gibi din maskeli figüranların ortalıkla cirit atmasına kızgındı.
Refah Partili kökenli de olsalar, taşıdıkları Milli Görüş Gömleği'ni çıkardıklarını ilan ediyorlardı meydanlarda.
Onlar Turgut Özal'ı biraz aşmış, orta direk söylemini daha geniş kitlelere yaymış, hem yoksulluğu, hem yolsuzluğu, hem de yasakları kaldırmayı vadediyorlardı.
Tuttu da bu söylem.
İktidar da oldular.
21 yıldır da ülkeyi yönetiyorlar.
Peki geldiğimiz nokta.
Yoksulluktan başlayalım isterseniz;
Türk Milleti açlık ve yoksullukla sınanıyor.
Eskiden hasret kokan mektuplar getiren postacılar artık sabahları evlerin kapısını, icra tebligatı için çalıyor.
Türk Milleti’nin kahır ekseriyeti bunlar sayesinde icra ile, mahkeme ile, soruşturma ile, ceza ile, boşanma ile, aile içi şiddet ile, kadına ve çocuğa tecavüz ile tanıştı.
Vergi dediler, nefes almanın dışında her şeyi vergiye bağladılar.
Zammın adını fiyat ayarlaması yaptılar, bindirdikçe bindirdiler.
Kendilerine ve yandaşlarına kepçe ile verdiklerini, millete çay kaşığı ile vermekten bile kaçındılar.
Milyarca dolar dış borç.
Yüz-milyarlarca Lira iç borç.
Tamtakır bir hazine.
Pul edilen Türk Lirası.
Yandaşa peşkeş çekilmiş, haraç-mezat elden çıkarılmış Milli Servet.
Katledilen Demokratik Sistem.
Düğme ilikleyen bir Yargı.
600 Kişinin tatil yaptığı, işlevsiz bir Türkiye Büyük Millet Meclisi.
Her konuda yetkili tek adam.
Emperyalizmin kucağına oturmuş, bağımsızlığını yitirmiş güzelim bir ülke.
Dış politikada tek dost bırakılmamış, herkesin alay ettiği bir iktidar, acıyarak baktığı bir millet.
17 ve 25 Aralık'ta tanık olduğumuz, Para Kasaları, Para Sayma Makineleri, Ayakkabı kutuları, Sıfırlama talimatlı telefon konuşmaları, 'Merak etme senin altına yatarım'lı adam kayırmalar, 700 bin liralık kol saati iddiaları, "Ne yaptımsa Başbakanımızın talimatı ile yaptım" söylemleri..
Yolsuzluk, illa ki birinden rüşvet alan devlet memuru tarafından yapılmaz.
Ülkesinin ekonomisinin durumunu bile bile 1 milyar dolara saray yaptırmayı, milyonlarca dolara uçak filoları kurmayı, ülkenin her yerine saray yavruları inşa etmeyi, milyonluk Mercedes Filoları kurmayı siz hangi kategoride değerlendirirsiniz bilmem ama, yaşanan lüks, şatafat, 'Milleti a... koyacağız" sözleri yayınlandığı halde o milletin temsilcilerinin adamı plaketlendirmesi, bile bile kamu imkanlarının kendisine peşkeş çekilmesi, her alanda kamunun en büyük müteahhidi olmasını siz nasıl değerlendirirsiniz ama, ben hala hazmededim, edemiyorum.
Hele büyük kentlerde yaşanan imar yağması..
Yani say say bitmez, bitmiyor.
Uzatmayalım, kokuyu hiç bir parfüm kapatamıyor artık.
Yani kılıf minereye küçük gelmeye başladı.
Peki ya yasaklar;
Demokrasi Meydanı olması gereken Taksim Meydanında gösteri yapmak yasak.
Ama Yüksekova'da kaleşinkofla ve el bombaları ile dolaşmanın sakıncasız görüldüğü ‘dokunmayın’ talimatlı günler.
Parasız Eğitim için gösteri yapmak ağır cezayı gerektiriyor, yakmak, yıkmak, polise molotofla saldırmak, markete üniforması ile girip alış-veriş yapan polisi marketten kovmak ve yuhalamak serbestti bir zamanlar.
Gezi Parkı'nda yeşile, doğaya sahip çıkmak vatan hainliği, darbecilik, ellerinde 30 bin insanımızın kanı olan canibaşı ile müzakere masasına oturmak, kardeşini devletin TRT’sinde ağırlamak ‘Bilmiyordum’ mazeretli.
Güneydoğuda 'Biji Apo, Biji Obama" diye slogan atmak serbest, evinin balkonunda, Sayın Cumhurbaşkanının karşısında sigara içmek ağır bir suç..
Şimdi diyorsunuz heralde, "Haksızlık etme, daha iktidar olalı ne geçti ki aradan, sadece 21 yıl. 2071 yılında gör sen Türkiye'yi" diye.
Onda da siz haklısınız.
Bu anlayış için 2071 ne ki.
Allah bu milletin başından 3071'e kadar eksik etmesin.
Söylediğinin tersini yapan böyle bir iktidarı bir daha nerede buluruz maazallah..
22. yılınız Kutlu olsun.
Söz veriyorum, ilk seçimde benim oyum da size!
Zira artık kaniyim.
Milletin görüp benim görmediğim bir özelliğiniz olmalı ki bu kadar uzun zamandır iktidar oldunuz, iktidar kaldınız.