Anayasa Mahkemesi, aynı zamanda Yüce Divan olarak adlandırılır.
Adalet arayanların, yurttaki son başvuru noktasıdır bu kurum.
Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir, bir üst mahkeme olmadığı için bütün kurumlar Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını uygulamakla yükümlüdür.
Beğenelim veya beğenmeyelim, Yüce Divan’dan çıkan kararlar bu güne kadar tartışmasız uygulanmıştır.
Hele ki yerel bir mahkemenin, ‘Ben senin verdiği karara uymuyorum’ demesi Anayasal olarak mümkün değildir.
Ancak yerel bir mahkeme, Enis Berberoğlu hakkında verdiği mahkumiyet kararını bozan ve Berberoğlu’nun hak ihlaline uğradığını karar altına alan Anayasa Mahkemesi’nin bu kararına karşı direnip kendi kararının uygulanmasına karar verince Adalet mekanizmamız büyük bir kriz ile karşı karşıya kaldı.
Buna gece Anayasa Mahkemesi üyelerinden birinin attığı ‘Işıklar yanıyor’ tweti ve buna İçişleri Bakanlığı’ndan gelen, “Bizimki de yanıyor” tarzındaki cevabi tweti ile birlikte iktidar cephesi Anayasa Mahkemesi’ni adeta darbe kalkışması ile suçlayan binlerce twet geceyi zifiri karanlığa soktu adeta.
Mahkeme Üyesi Engin Yıldırım’ın, “Ben Adaletin ışıkları yanıyor demek istedim” türünden savunması bile işe yaramadı.
Zira iktidar, gündem değiştirme noktasında konu sıkıntısı çeker hale gelmişken, bu tweet adeta can simidi olmuş, TV kanalları birden bire konunun üzerine atlamış ve izleyicileri ekrana bağlamayı başarmışlardı.
Böylece, Nagehan Alçı’nın tarikatlara devlet kademelerinde kontenjan verilmesi ve para toplamalarının serbest bırakılması türünden sözleri, Serdar Ortaç’ın “Maliye bakanı paramızı değerli hale getirdi” safsatası, Rasim Ozan Kütahyalı’nın “Bakanımız mükemmel bir ekonomik program yürütüyor” saçmalığı unutulduğu gibi, bakanın çıkıp “Emeklilere 2 yılda 670 milyar lira ödeme yaptık” sözü de güme gitti.
Sadece o kadar mı, Kayseri’de Belediye Meclisi Üyesinin, “Kayak sporu zengin sporudur. Fakirlerin ne işi olur kayakla. İlla onlar da kayak yapmalı diyorsanız Çay Bağlarındakiler yanlarına birer adam alsın” tarzındaki saçma sapan beyanları da ikinci plana itildi.
Bir süredir, Adaletin Teminatı olarak gördüğümüz Anayasa Mahkemesi’ne karşı yürütülen sistemli kampanya da, böylece yansımalarını ortaya koymaya başladı.
Efendiler, beyler, ağalar, marabalar;
Demokratik sistemlerin olmazsa olmazlarından biri Yasama Organıdır.
Maalesef, kalabalık ama işlevi elinden alınmış bir yasama organına sahibiz.
Rejimin ikinci teminatı yürütmedir.
Yürütmeyi de tek adama emanet ettik.
Üçüncüsü ve en olmazsa olmazı ise bana göre yargıdır.
Yargıda, yerel anlamda bazen yanlış kararlar alınabilir.
Ama onları düzeltecek üst hukuk kurumlarımız vardır.
Üst Hukuk Kurumlarının en tepesinde ise Anayasa Mahkemesi vardır ve temel görevi Anayasayı Korumaktır.
Her kim ki, “Işıklarımız yanıyor” sözünden darbe iması çıkarıyor ise, bilinmelidir ki onun ve onların amacı, demokrasinin son kalesi yüksek yargıyı da yok etmektir.
Evet, bana göre de yasamanın, yürütmenin ışıkları söndürülmüş, fiilen işlevsiz hale getirilmiştir, ama Adaletin ışıkları, birkaç lamba söndüğü, söndürüldüğü halde pırıl pırıl yanmaya devam ediyor.
Adalet Bakanlığı’na düşen, derhal Hakimler Üst Kurulu’nu toplayıp, Anayasa Mahkemesi’ne itaatsizlik yapan yerel mahkeme üyeleri hakkında soruşturma başlatmalı ve kararın uygulanması sağlanmalıdır.
Anayasa Mahkemesi üyelerinin cübbeleri ile darbe yapmaya yeltendiklerini iddia eden zavallıları da akl-ı selim’e davet ediyorum.
Unutmayın:
Bizler Devletin Dini Adalettir diyen bir din önderinin sözleri ile büyüdük ve Adalet Karşısında hep düğmemizi ilikledik.
Ve yine unutmayın;
Aklı öldürürsen, Ahlak da ölür.
Akıl ve Ahlak öldüğünde, millet bölünür.
Kadı'yı satın aldığın gün Adalet ölür.
Adaleti öldürdüğün gün: Devlet de ölür....
Herkesi ama herkesi Sükunete ve Akl-ı Selim’e davet ediyorum..