gaziantep escort
Bugun...


Ahmet Zorlu

facebook-paylas
NASIL ÖLDÜRÜYORLAR? NASIL ÖLÜYORUZ?
Tarih: 14-02-2024 21:30:00 Güncelleme: 14-02-2024 21:30:00


Albert Camus der ki;
“Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl yaşadığına değil nasıl öldüğüne bakın..”
Ne kadar anlamlı bir söz.
Elim kalem tutalı durmadan bakıyorum, nasıl öldüğümüze..
Dikkatsizlik, tedbirsizlik, terör, virüs, çaresizlik ne çok canımızı acıttı, ne kadar çok insanı aramızdan aldı.
Deprem Marmara’yı salladı.
Milletçe seferber olduk, belgeseller hazırladık ‘Orada kimse var mı’ diye.
Uzmanlar dedi ki, “Daha büyüğü, daha yıkıcısı olacak, önlem alın..”
Vergiler koyduk, bu bölgedeki insanlara daha yaşanılası evler yapılsın diye.
Bu paralarla yollar, köprüler yapmış Memleket Büyükleri!
Yaptıktan sonra da, yapım bedellerini misliyle geçenden, geçmeyenden aldılar, almaya devam ediyorlar.
Peki kardeşim nere o zaman deprem paraları?
Din maskeli katiller türedi aramızdan, dışarıdan gelenlerini de saymayalım.
Huri aşkına cehaleti silah yaptılar, canlı bombalarla yüzer yüzer aramızdan aldılar canlarımızı..
Toplumda belli olmasın bu yaratıklar, dikkat çekmesinler diye hepimiz onlar gibi sakal uzattık, şalvar giydik, bazılarımız cübbeli sarıklı dolaşmaya başladı.
Bilimi def ettik ülke topraklarından, cehaleti ve hurafeyi yücelttik.
Bir başkası ve başkaları çıktı aramızdan, bir topluluğun hakları için mücadele ettiğini söyleyerek, silah kuşandılar, kıydılar askerimize, polisimize, imamımıza, öğretmenimize.
Gün geldi onlarla masaya oturduk, yaptıkları eylemlerin görmezden gelinmesi için Valiler uyarıldı.
Başlarındaki Caninin mesajları Diyarbakır Meydanlarında milyonlara okundu, yandaş Tv’lerden canlı yayınlandı.
Türk Milletine ‘Katil’ diye haykıran Şivan Perver’i getirip muhabbet pozları verdi Memleket büyüklerimiz, oy aşkına.
Baktılar kanmıyor bu caniler sürüsü, unuttuk, unutturdular yaptıklarını.
Her türlü Milliyetçiliği ayaklar altına aldıklarını söyleyenler baktılar Türk Milliyetçiliği iş yapıyor, geçmişin üzerine sünger çekip, kolkola girdiler en milliyetçi gözükenlerle.
İşbirliği o kadar derine indi ki, ülkemin yönetim biçimini bile değiştirdiler.
Elazığ ve Malatya sallanınca “Bu deprem aklımızı başımıza getirir” diye düşündüm ama nerede.
Devletin Yargısını, Polisini, askerini teslim ettiler bir başkasına.
Dünün Hocaefendisi, bu günün Fetö’süne.
Yetmez dedi, iktidar olmaya kalkıştı, Meclisi bombalattı, Meclisi.
Bu caniyi bu noktaya getirenler, el ele yaptıkları ortaya çıkmasın diye milat koydu 17-25 Aralığı.
Çığ bir doğa olayıdır, dünyanın her yerinde yaşanır.
Kurtarma çalışmaları yapılırken çevre güvenliği alınır ve en temel ilke sessizliktir.
Zira gürültü çığı tetikler.
Bunu bile varsaymadık, grayderlerle, dozerlerle yürüdük üzerine felaketin.
İkinci çığ geldi, sonuç 41 ölü.
Madenleri önce özel sektöre verdik işletsinler diye.
Sonra başladı maden kazaları.
Onar onar, yüzer yüzer öldü maden işçileri.
“Çok güzel öldüler” dedik, “Bu işin fıtratında var” dedik, maden kazasını protesto etmek isteyeni tekmeleyenleri, taltif edip yurtdışı görevlere gönderdik.
Bütün dünyayı kasıp kavuran Covitle boğuşuyor güzel ülkem.
İlk gününden bu gününe kadar hiçbir şeyi doğru ve zamanında yapmadık.
Covitten ölenlerin sayısını küçük gösterdik olmadı.
Covitten test yaptıranları belediye otobüsü ile evlerine gönderdik, sonucu çıktıktan sonra evinde karantinaya aldık.
Fedakarca görev yapan doktorlara ‘Hakkınız ödenmez’ dedik, açlığa mahkum ettik açlığa.
Ve dün Erzincan İliç.
Saray ürünü bir şirketin Kanadalılarla birlikte kurduğu muhabbet zinciri çat diye çatladı.
9 Canımız toprak altında.
Yetmedi, ülkem coğrafyasına yayılma riski olan siyanür, Fırat Nehrine karışırsa, Türkiye'nin büyük bölümü ile birlikte komşu devletleri de tehdit edecek.
Kaza sonrası yine bilindik beylik laflar.
4 Savcı görevlendirilmiş.
O Savcılara tavsiyem, yıllardır çevrecilerin yargıda verdikleri mücadeleyi yok sayan meslektaşlarından başlasınlar sorgulamaya.
Ülkenin kurtarıcısı ve Ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ömrü savaş meydanlarında geçmesine rağmen, ‘Millet yaşamı tehlikede olmadığı sürece savaş bir cinayettir’ diye sesleniyordu bu millete.
Ama bizi yönetenler, nerede bir istikrarsızlık gördülerse yürüdüler üstüne üstüne.
Devletlerle değil, iç karışıklık yaşayan ülkelerde, karışıklık çıkaranlarla işbirliği yaptılar.
Sonuç, başka ülke topraklarında başka ülkelerin orduları ile karşı karşıya geldik.
Uygulana-gelen hatalar, yanlışlar zincirinin de bir faturası olacaktı, işte o faturadır bu gün bizi isyan ettiren.
Millet, ekonomik anlamda tam manasıyla iflas etti.
Çaresizlik toplu intiharlar şeklinde gösterince kendini, Devlet Aklı devreye sokuldu ve siyanür satışları kontrol altına alındı!
Bu kez de kentlerin acımasızlığında yaşama mücadelesinden mağlup çıkan bazı insanlar yüksek binaların tepelerine, kalelerin surlarına çıkarak haykırmaya başladılar, açlıklarını, çaresizliklerini.
‘Çocuklarıma bakamıyorum’ diyerek kendini yakan adamın intiharını bile ‘Olay psikolojik’ ambalajına sardık.
İlçe Belediyesinin önünde kendini yakan adama bırakın itfaiyeyi, o belediyenin yönetenleri yangın söndürme tüpü ile bile müdahale ettirmediler.
Şimdi insanlar meydanlarda Devlet-i Ali’nin önlerine koyduğu faturalara, marketlerin raflarındaki ulaşılmaz fiyatlara isyan ediyor.
Peki geldiğimiz nokta;
Yüzer yüzer öldüğümüz maden kazalarında çıkıp, ‘Çok güzel öldüler’ diyen adamları yeniden milletvekili ve bakan yapmadık mı?
“Fetullah Gülen hocaefendi bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir” diyerek adaleti onun hizmetine sunan adamı yeniden Adalet Bakanlığı görevine getirmedik mi?
Ne diyor sağlıkçılar, “Ülkede antidepresan kullanımı 5 kat arttı..”
Kalp, tansiyon, kanser ilaçlarının satışı rekorlar kırıyor.
Albert Camus, ne demişti;
‘Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl yaşadığına değil, nasıl öldüğüne bakın.’
Evet sevgili dostlar.
Günümüz Türkiye’sinde, başlıca ölüm türleri.
Terör, başka topraklarda verilen savaş, cehaletin huri aşkına canlı bomba olarak kendini patlatması, maden kazaları, deprem ölümleri, çığ ve yangın felaketleri, Covit, bunalım sorucu intiharlar.
Başlıca yaşam türlerine de bakalım isterseniz;
Üretimsizlik, cehalet, açlık sınırı altında bir hayat, makarna kolisi özlemiyle bir yaşam, hurda kağıt toplayan çifte diplomalı işsizler, geleceğini medeni dünyada arayan bir gençlik.
İşte 22 yıldır bu ülkeyi yöneten iktidarın karnesi;
Yurttaşları yüzer yüzer ölen bir Türkiye.




FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
Henüz anket oluşturulmamış.
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI