Bizi yönetenlerin Cehenneme çevirmeye çalıştıkları, Cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz..
Ondandır gençliğimizin yüzde 70’inin gözü Medeni Dünya’nın diğer ülkelerinde.
Zira Suriye’den gelen milyonlar, Afganistan ve Afrika’nın dikta rejimlerinden kaçarak ülkemize sığınan yüzbinler, gençliğimizin önce işini elinden aldı.
Sonra geleceğini belirleyeceğini eğitim hakkının bir bölümünü. Yetmedi, gençliğimizin hafta sonları yorgunluk attığı parklarına, piknik yerlerine, sahillerine, cafelerine çöktüler.
Hizmet Sektörü ile ara eleman çalıştıran küçük ve orta ölçekli işletmelerde artık karşımıza Türkçe bile bilmeyen gençler çıkıyor.
Yeni Sanayi’de çırak ve kalfaların neredeyse tamamı Suriyeli, Afgan.
Yemek yemek için oturduğunuz esnaf lokantasının aşçısından garsonuna kadar muhataplarınızın tümü yabancı.
Bundan daha önemlisi nedir biliyor musunuz?
Ortak duyguyu kaybettik.
Mesela ülkemizi temsil eden Filenin Sultanları’nın Dünya Voleybol Devi Çin Milli Takımını 3-0 yenmesine bile hep birlikte sevinemiyor, örümcek kafalılar gururumuz olan voleybolculara, “Annenizin gurur duyacağı gibi yaşayın, tesettüre girin, eve kapanın” diye çağrı yapabiliyor.
Futbol karşılaşmasında harika bir gol atan futbolcunun, Dünyayı kendisine hayran bırakan, Nobel ödülü alan veya Nobele aday gösterilen içimizden çıkmış başarılı insanların başarısını değil, etnik kökenini ve mezhebi kimliğini tartışıyoruz.
En sıradan ilkel bir yönetim anlayışına sahip Suudi Arabistan paramızı kurdan çıkarıp, değersiz paralar sınıfına alıyor, tık yok.
ABD Bizim askerimizi Taliban Canileri ile karşı karşıya getirmek için teklif veriyor, bizimkilerin derdi, “Kaç para vereceksiniz” noktasında.
O kadar ki, “Taliban ile inanç noktasında bir çelişki yaşamayız” diyenler bile çıkıyor aramızdan.
Bütün Dünyanın Pandemiden çıkış yolu olarak gördüğü Aşı konusunda bile karpuz gibi bizi ikiye böldüler.
Bir Üniversite Rektörü düşünün, çıkıp TV Kanalında, “Bir dostum Covit’e yakalandı, benden dua istedi. Temin edip gönderdim, iki günde ayağa kalktı..” diyebiliyor.
Ülkenin kurucu ve kurtarıcısı, tarikat ve cemaatlerin hedef tahtasına konmuş, söylemlerine, fikirlerine saldırılıyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarının çizildiği, bağımsızlık senedimiz Lozan bile bu kesimlerce tersyüz edilerek sunuluyor cahiller sürüsüne.
Cehaletle beslenen tarikat ve cemaatler, aralarında Devletin Bakanlıklarını pay edecek kadar büyüdü, iktidar tarafından sırtları sıvazlanıyor.
Cahilin Feraseti iktidarda.
Bilimin aydınlığının üzerine karanlık bir örtü örtüldü, güzel ülkemde.
Doğmaların din diye yutturulduğu, bir garip süreç yaşıyoruz.
Hak ve özgürlüklerimizin tek tek elimizden alındığı, bir garip süreç yani.
Basını tek tipleştirmekle başladılar.
Düşünceyi terörle eşleştirdiler.
Üniversitelere el attılar.
Kamuda örgütlendiler.
Geldikleri nokta, paylaşım savaşı noktası.
Hani diyor ya Gazi Mustafa Kemal Atatürk;
“Cok değil yüz yıla kalmaz, bu cemaat ve tarikatler güçlenecek, belki iktidar olacaklar. Ama aralarında paylaşım kavgası başlayınca, biri diğerini dinsizlikle suçlamaktan geri kalmayacaktır” diye.
İşte güzel ülkemi, mazlum milletimi o noktaya getirdiler.
Milletin umudunu çaldılar, umudunu.
Ekonomik değerlerini, inançlarını, ilkelerini hoyratça yok ettiler.
Ama galiba yolun sonuna gelindi.
Artık paylaşacak bir şey kalmadı.
Köprüden önceki sok çıkışa yaklaştık.
2023 ya da, daha yakın bir zamanda o çıkışı yakaladık, yakaladık.
Aksi takdirde, bize köprü diye yutturulacak noktaya girdiğimizde kendimizi, kan ve kargaşanın hakim olduğu karanlık bir tünelde bulacağız.
O nedenle, 2023’e doğru karşınıza çıkacak olan, “Son çıkış” tabelasını kaçırmamaya bakın.