Evet, muhalefetin hiçbir dönem olmadığı kadar işi kolay önümüzdeki dönemde.
Bir kaç cümle taahhüt edecek Türk Milletine.
Diyecek ki;
“Satılanları geri alacağız, yok edilenleri yeniden kuracağız. Yapana, yaptığının hesabını soracağız. Türk Silahlı Kuvvetlerini, Türk Adaletini, Üniversitelerimizi, Eğitim Kurumlarını fabrika ayarlarına döndüreceğiz. 15 Liralık ürünü Devlete 1000 liradan fatura edenden, bakanlık koltuğunda oturduğuna bakmadan bakanlığı ile ticaret yapandan, 15-20 yerden maaş alanlardan, devletin imkanlarını babasının malı gibi kullananlardan bunun hesabını soracağız..”
Evet bu kadarı yeter.
Mesela Sümerbank, mesela Seka, mesela Tüpraş, mesela Petkim, mesela Limanlarımız, mesela Bankalarımız, Fiskobirlik, Tariş, Pankobirlik, Tarım Kredi ve isimlerini sayamayacağım onlarca Milli Kurum.
Ama onlardan önce, Türk Milleti’ni bir arada tutan Cumhuriyet, Demokrasi, Laiklik İlkesi, çağdaş eğitim.
Dosta güven, Düşmana korku salan, okuluyla, yargısıyla, sağlık kurumları ile güçlü bir Türk Silahlı Kuvvetleri.
Bağımsız, onurlu, suçun ve suçlunun korkulu rüyası bir yargı.
Planlı bir kalkınma hamlesi.
Kendi kendine yeten, fazlasını dışarıya satan bir Tarım Politikası.
Onurlu, kazan kazan ilkesi üzerine kurulmuş, tam bağımsızlığı ilkeleştirmiş, başka ülkelerin iç işlerine burnunu sokmayan Dış Politika.
Ülke insanını, ülke çıkarlarını önceleyen bir göç ve mülteci politikası.
Enflasyonsuz, yüksek faizsiz, cari açıksız, rakamlarla oynanmadan olanı olduğu gibi ortaya koyan bir ekonomik yapılanma.
Yargıya güveni, orduya güveni, medyaya güveni zirvede, tek kaygısı insanının refahı olan bir iktidar modeli.
Tarafsızlık üzerine yemin etmiş ve tarafsızlığını her alanda ortaya koyan bir Cumhurbaşkanlığı Makamı.
Meclise her uygulamasında hesap veren bir Kabine yapılanması.
Midye, Kalamar ve istakoz ile ilgili kendisinden fetva istendiğinde, “Siz onu bırakın, haram yemek, kul hakkına girmek, israf, yalanı essah gibi söylemek, ihaleye fesat karıştırmak, rüşver almak, kamu kurumlarını kamunun denetiminden kaçırmak, halkı sefalete sürüklemek, orduyu, yargıyı, üniversiteyi yok edecek uygulamalara yönelmek, bilimi kötülemektir asıl günah olan” diyebilecek bir Diyanet yapılanması.
Fikir ve düşünce özgürlüğüne saygılı, her kesimi dinleyen, her kesime aynı mesafede duran bir iktidar yapılanması.
Mülakat yerine liyakatin, hamili kart yerine hak edilmişliğin kamuda görev alma ve yükselmede tek kriter olduğu personel politikası.
Kurucu ve kurtarıcı değerlerin yeniden baş tacı edildiği, “Keşke Yunan galip gelseydi”cilerin gerçek yüzlerini ortaya koyacak bir kültür anlayışı.
Yüzümüzü ülke dışında ağartan sporcuya, sanatçıya, bilim adamına , aykırı düşüncelerine rağmen sahip çıkan, onları yücelten bir kültür düzeyi.
Yeniden düzenlenen ve adamına göre değiştirilmeden, ödünsüz olarak uygulanan bir kamu ihale sistemi.
Genel Başkanların her seçimde önümüze koyduğu, bizim ise onayladığımız milletvekilleri değil, parti tabanınca aday gösterilen ve halkın oy verdiği Milletvekilliğini esas alan Siyasi Partiler ve Seçim Yasası.
Tek adamın her şeye karar verdiği bir yönetim anlayışı yerine Kamunun Sayıştay’a, hükümetlerin meclise, meclisin yüce yargıya hesap vermekten onur duyduğu bir Demokrasi örneği.
Daha bunların altlarını doldurmak mümkün.
Ama sorarım dostlar.
Yukarıda sıraladıklarımın hangisine, kim olmaz diyebilir.
Ondan diyorum, önümüzdeki seçimlerde Muhalefet Partileri bu ilkeler etrafında bir araya gelmeli.
Bakın bakalım, yüzde kaç oy alıyorsunuz.