Efendim konu, bir zamanlar Devlet Güvencesinde bilinen ve insanların ayda bir aldıkları bilet veya doldurdukları kupon ile tam bir ay boyunca bol sıfırlı rakamlarla hayal kurdukları Milli Piyango İdaresi’nden, satış sonrası ardı ardına gelen haberler.
Tam 28 Haftadır Sayısal Lottonun üst üste yaptığı çekilişte 6 bilen çıkmamış.
Dolayısıyla biriken büyük ikramiyenin albenisine kapılanlar kupon üstüne kupan doldurup işletmeciyi ihya ediyormuş.
İşin aslı işe, bu idare satılmadan önce umut arayanlar birden 49’a kadar Sayısal Lotoda rakamlar arasından 6 tanesini seçer, çekilişte şans ararlardı.
Şimdi ise birden 90’a kadar rakamların arasından 6 bilenin çıkması gerekiyor.
TBMM KİT Komisyonu üyesi Deniz Yavuzyılmaz, ‘'90 rakamdan 6'sını tutturmak, 622 milyonda bir ihtimal… Bu nedenle 28 çekiliştir kimse bilemiyor. Biriken paranın tümü de bir sonraki çekilişe aktarılmıyor. Yeni sistem ‘Kimse bilemesin' diye kurgulanmış. İsmini ‘Çılgın Sayısal' diye değiştirip, 6 tutturma ihtimalini yok ettiler. Çılgın Sayısal, dünyadaki şans oyunları arasında büyük ikramiye çıkma olasılığı en az olan oyun'' diyor.
Yavuzyılmaz devam ediyor;
“Milli Piyango'nun yaptığı çekilişlerde 1-49 arasındaki rakamlarda 6 tutturma ihtimali 14 milyonda birdi. Şimdi ise 1-90 arasındaki rakamlarda 6 tutturma ihtimali 622 milyonda bir. Yani neredeyse imkansız. Büyük ikramiye vatandaşa çıkmıyor hep kasaya kalıyor. 28. çekilişte 6 tutturan olsa 67 milyon 518 bin lira alacaktı. 29. çekilişte ise büyük ikramiye 68 milyon 79 bin lira oldu. 561 bin lira eklenmiş. Hasılatın tümü bir sonraki çekiliş ikramiyesine eklenmiyor, çoğu kasaya gidiyor. Vatandaşa dağıtılacak ikramiye tutarı da birikenden az oluyor. Oynanan kolon sayıları da açıklanmıyor. Şirketin kasası vatandaşa dağıtmadığı parayla doluyor.''
Daha önce kameralara yansıyan şaibeli çekilişler, büyük ikramiyenin üst üste aynı bayiiye çıkması gibi haberler de ise işin cabası.
Bu idare kamunun elinde iken ‘Umut’ teması işlenerek yapılırdı tanıtımlar.
Kısacası kamunun insanlarımıza sunduğu bir umuttu, bu idare.
Ben bazen izlerdim bu kurumun bayilerinde çekilişe dakikalar kala aceleyle kupon dolduranları, ya da bilet alıp günlerce “Belki bu sefer çıkar” umudu ile yaşayanları.
Umudunu bile sattınız bu insanların.
Hemi de bir yandaşa, hemi de bir yalakaya.
O Yandaş biliyor ki, ikramiye rakamı büyüdükçe kupon dolduran ve hayale ortak olanların sayısı da artar.
Hatırlayın, eskilerde ikramiye 4-5 hafta devredince bayilerin önünde oluşan kuyrukları.
TV Haberlerine konu olurdu bu rakamlar, bilet ya da kupon kuyruklarının önünden canlı yayın yapılırdı.
Siz de diyeceksiniz ki, hangi satış düzgün, hangi ihale şeffaf.
Öyle de, bu kurumun farkı insanların umudu, hayali yaşamasına olanak sağlamasıydı.
Genetiği ile oynandı tüm kurumların.
Ayarı bozulmayan, genetiği ile onanmayan kurum kalmadı.
Süt, peynir olmuyor artık.
Ama bozulan süt mü, maya mı belli değil.
Gelin gülümseten bir anekdotla bitirelim bu günü..
Eskiden Peynir Mayasını eczaneler satardı, hatırlayanınız vardır.
Köylü amca gelmiş, eczaneden bir şişe peynir mayası alıp köyüne dönmüş.
Hanımı geceden sütü mayalamış ama tutmamış, zayi olmuş teneke dolusu süt.
Mehmet Ağa buna çok sinirlenmiş, ikinci gün ilçeye inerek mayayı aldığı eczaneye hışımla girerek, “Eczacı efendi, mayan bozuktu, sütüm zayi oldu..” diye çıkışmış.
Eczacı nüktedan biri, kalır mı bu sözün altında;
“Yok Mehmet Amca benim mayamda sıkıntı yok, senin sütün bozuk” demiş.
İşte yaşadığımız tablo aynen böyle..
Anlaşamadığımız tek konu ise;
Süt mü bozuk, maya mı?