Bazen çevremizdeki kentlerle Kayseri’yi, Kayseri’yi de eşdeğer kentlerle kıyaslıyorum.
İnanın yüzüm kızarıyor.
Kayseri’nin bir semti kadar Sivas.
Bütçesi, Kaymek’in bütçesinden belki daha az.
Ama kocaman yürekli bir belediye başkanı çıkıp diyor ki, Pandemi yüzünden dükkanı kapatılan esnafa, “Şimdilik al şu 1500’ü, azımızı çoğa say. Süreç uzarsa, yine imkanları zorlar paylaşırız kentin ekmeğini sizinle..”
Sadece o kadar mı, su fiyatlarını sabit tutuyor, belediye kiracılarının kiralalarını 6 ay öteliyor.
Yetmedi, bir başka kentin belediye başkanı çağırıyor müşteri kabul edemeyen lokanta sahiplerini ve diyor ki, “Vereceğimiz listedeki evlere günde 2 kez yemek servisi yapacaksınız, paranızı biz ödeyeceğiz..”
Böylece Karantinadaki ailelerin evine sıcak yemek girmeye başlıyor.
İstanbul’da, dar gelirliliği yeşil kartla tescilli 200 bin ailenin kapısına çocukları için sabah süt bırakılıyor.
Bir çok belediye, pandemi nedeniyle belediyenin kiracısı dükkan ve işletme sahiplerinin kiralarını artırmadı, mevcudu da 6 ay erteledi.
Yine bir çok belediye su fiyatlarını sabit tuttu, bazı belediyeler yarıya indirdi, bir çok belediye su borçlarını 6 ay erteledi.
Bazı belediyeler, Asgari ücret tespit komisyonunu beklemeden 3.100 lira ile 4 bin 500 lira arasında çalışanların ücretlerini yeniden düzenledi.
Niyazi Bahçecioğlu’nun bu kente hediyesi olan ve Şükrü Karatepe tarafından İstanbul Belediyesi’ne hibe edilen ‘BEF’ fırınlarında pişen ekmek İstanbul’da 1 liradan halka ulaştırılıyor, Halk Ekmek Büfeleri önünde kilometreyi aşan kuyruklar oluşuyor.
Gaziantep Belediyesinin aldığı önlemleri okurken imreniyorum.
Konya’daki dostlarla sohbet ederken, belediyenin önlemlerini anlattıklarında şaşırıyorum.
Bizimkiler ise Cumadan Cumaya çıkıyorlar çarşıya.
Çarşıya dedi isem de, ya Kazancılar Caddesi, ya da Sivas Caddesi’ne.
Maske, Mesafe, Temizlik denetimi yapıyorlar.
Ne hitmekse, yüzündeki maskeyi gece yıkayıp gündüz takan birine rastlamıyorlar. Ya da fotofraflara yansıtmıyorlar.
Sosyetik tiplerle selamlaşma fotoları servis ediliyor.
Ha bir de balık avlarken oltacıların nasıl dizileceklerini, oltacıların balık avlarken sigara içemeyeceklerini de karara bağlıyor İl Hıfzıssıha Kurulu.
Ancak unuttukları şey, Kayseri’de balık avlayacak yerin olmaması.
Beyler, kentler yanıyor.
İşsizlik, açlık kol geziyor kentlerin varoşlarında.
Yukarıdaki fotoğrafı özellikle aldım köşeme.
9 Aralıkta uğradığınız Sahabiye Semt Pazarındaki yumurta tezgahı.
Fiyatlar ortada.
Merak ettim, 9 Aralık 2019’da yumurtanın koli fiyatı neydi diye baktım.
Kaynak, Yumurta üreticileri Birliği Internet sayfası.
9 Aralık 2019’da yumurtanın koli fiyatı 8 küsur liraymış.
9 Aralık 2020’de 20 liranın üzerinde.
Sadece yumurtayla kalsak iyi.
Size tavsiyem, bir de akşam üzeri uğrayın o semt pazarına.
Vatandaşın ne durumda olduğunu daha net görmek adına.
Sorun bakalım o yumurtacıya, “Nakliye sırasında çatlayan, kırılan yumurtaları ne yapıyorsunuz?” diye..
Ya da sebze-meyve satıcısına, yarısı çürük çıkan domateslerin ucuz diye nasıl kapışıldığını, çöpe attıklarının nasıl toplanıp evlere götürüldüğünü anlatsınlar size..
Kayseri’nin sloganı idi;
“Belediyecilik yol yapmak, su götürmek değildir artık” sözü.
Ama şimdi haberlere bakıyoruz, “Büyükkılıç 30 milyonluk yol yaptırıyor”.
Palancıoğlu, “80 günde 80 park yaptıracak..”
Çoakbayraktar, “Kırsala önem veriyoruz..”
Sanki yaptıkları yolların, parkların parasını bankalardaki hesaplarından ödüyorlar.
30 milyon ne ki belediye için.
Ballı Villa Parsellerinin satışını iptal edin, yeniden ve tek tek satışa çıkarın.
30 milyon daha fazla etmezse o parseller, farkını ben ödeyeceğim.
Ama 30 milyondan çok çıkarsa siz bana ödeyecek misiniz?
Yok efendiler, ‘Gönül Belediyeciliği’ demiştiniz ama devamını getirmemişsiniz.
“Gönül kıran belediyeciliği” deseydiniz, sözünüzü yerine getirmiş olurdunuz.