Yıl 1942 İkinci dünya savaşı yıllarıdır.  Almanlar Bulgaristan'a girmiş ve sınırlarımıza dayanmıştı...

 Trakyadan girerler tehlikesi ve uçaklarla İstanbul'u  bombalar endişesi vardı. 

Zira Almanlar önce askeri tesis, hastahane, okul, ve müzeleri bombalıyor. Böylece ülkeleri teslim olmaya zorluyordu.

O dönemki pervaneli uçaklar sınırdan girse bile ancak İstanbul'u vurup tekrar dönebiliyordu. 

İsmet İnönü savunma hazırlığını yapmış, Çakmak savunma hattını Trakyada kurmuştu. Eğer Almanlar Trakya'ya girerse, tıpkı kurtuluş Savaşı'nda İnönü ve Sakarya muharebelerinde yaptığı gibi Almanları içeride boğacaktı. 

İstanbul'un bombalanma tehlikesine karşı, Medine Müdafisi Fahrettin paşa Medine'yi terk ederken beraberinde İstanbul'a getirdiği ve Dolmabahçe sarayında muhafaza edilen, başta peygamber efendimizden kalma kutsal emanetler olmak üzere Haydar Paşa istasyonundan 42 vagona konarak Niğde vilayeti ve Ulukışlada bulunan tarihi camilere taşındı. Bu gizli bir operasyondu. Zira tarihi eser düskünlerinin iştahının kabarması isteniyordu.

Daha sonra İsmet paşa Adana'da churchill ile görüşmeye giderken Niğde de uzun bir mola vererek kutsal emanetleri kontrol eder.

 Askerlere "buralara kimseyi yanaştırmıyorsunuz degil mi" diyerek emrini bir kez daha tekrar ediyordu. 

İşte kutsal emanetlerin olduğu bu camiler kilitlendi ve içeriye kimse alınmadı. 

Daha sonraki yıllarda DP İsmet İnönü için uydurduğu, İnönü asker kaçağı, İnönü sünnetsiz gibi yalan iddialara ek olarak camileri kapattı yalanını da ortaya atıyordu.

İşte tarihi olaylar bazen camileri haklı olarak kapatmayı ve hatta kapısına asker koymayı gerektirir. 

Sn hükümet camilerin salgın tehlikesine karşı kapatmakla doğru bir iş yapmıştır. Er geç bu salgın geçecek ve camiler yeniden ibadete açılacaktır. Ama dilerim ki bu olaydan sn Cumhurbaskani payına düşen dersi alır ve bir daha İsmet İnönü camileri kapattı yalanına baş vurmaz.

Orhan karakoçluoğlu
Kocasinan Belediye Meclis Üyesi