Demokrasi, Cumhuriyetle taçlandırıldığı zaman anlamlıdır güzeldir.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, ulusumuzun en önemli bayramıdır.
Kurulduğu günden bu yana coşku ve heyecanla kutlanıyor.
Doğal olanı da bu.
Ya doğal olmayanı?
Yasaklamak.
Bırakın, kim nerede kutlamak istiyorsa kutlasın.
İzin için başvuran herkese izin verin.
Hatta, “Ne izni kardeşim, buyur gönlünce yap kutlamanı” deyiverin.
Taşkınlık olmaması için de uyarıda bulunun, güvenli şekilde kutlamasına katkı koyun.
Ama öyle değil.
Birilerinin aklına Pandemi süreci, güvenlik kaygısı her nedense sadece Milli Bayram Günlerinde geliyor.
Cumhuriyet Bayramı’nda ancak böyle bir kutlama yapabilirsiniz demek ilkelliktir.
Merak etmeyin, Cumhuriyet Bilincine erişen her insan, kendi sağlığı için olduğu kadar başkalarının sağlığını da dikkate alır, önlemini alarak çıkar sokağa.
Bu tür genelgeler, toplumu germek, hassasiyetlerine karşı gelmektir.
Topluma rağmen bir şeyler yapılabileceğini sananlar, daima yanılmıştır.
Bunu bile bile yapmak isteyenler, bence toplumun nabzını, tepkisini ölçme amacı güdüyor.
Yani bu genelgeler, bu kısıtlamalar planlı gibime geliyor.
Tehlikeli bir yol.
O yolda ısrar edenler, şarampole yuvarlanır.
Neye uğradığını şaşırır.
Hatta harakiri yapmış olur.
Uzun yıllar Türkiye, Türbanı tartıştı.
Üniversiteye girilir, girilmez tartışmaları ile yıllarımızı harcadık.
“Girilir” denildi, dünya yıkılmadı.
Şimdi türban gündemden kalktı.
Çünkü, yıllardır örtünmek ya da giyinme şekli kişisel hak ve özgürlükler kapsamında değerlendirilmedi.
Her iki tarafta, konuya ideolojik yaklaştı. Birileri sistemi zorlama aracı olarak kullandı bu durumu, diğer kesim ise Cumhuriyetin temel değerlerine saldırı olarak gördü.
Oysa örtünmek, kişinin doğrudan tercihi olmalıydı.
Aykırılar ve türbanı kullanmak isteyenlerin hesapları tutmadı, artık başı açık ile türbanlı omuz omuza derse giriyor, hiçbir sıkıntı da yaşanmıyor.
Çünkü Devlet, kişilerin hak ve özgürlüklerini kısıtlayan değil, hak ve özgürlükleri güvence altına alan bir mekanizmadır ya da öyle olmalıdır.
Bunu kavramayan bazı kafalar, hala belli konularda devlet, hükümet, meclis, halk gibi kavramların arasına duvarlar örmeye devam ediyorlar.
Hatırlarsınız önceki yıl, Ankara Valiliği bir karar aldı ve dedi ki, “Cumhuriyet Bayramı Hipodromda kutlanacak. Bunun dışında kutlama yapılmasına izin verilemez.”
Bir de kılıf buldu, “Aldığımız istihbarata göre, provakatif eylemler yapılacak”
Ulusta toplanan kalabalığın Anıtkabir’e yürüme isteğine karşı su sıkıldı, biber gazı ile insanlar perişan edildi.
Sonuçta, milletten gelen bu tepki seli üzerine polisi geri çekmek zorunda kaldılar.
İnsanlar Ulus’tan Anıtkabir’e kadar yürüyüşünü gerçekleştirdi. Ata’sının huzurunda saygısını belirtti, kendisine yapılan zulmü şikayet etti ve ayrıldı.
Peki, sonuçta bir şey oldu mu, hayır.
Keşke vatandaşın gözüne biber gazı sıkan polise bu emri verenler, “Vatandaşa Anıtkabir’e ulaşım konusunda yardımcı olun” talimatı verselerdi.
Dedik ya yukarıda.
Son zamanlarda bazı işgüzar siyasi ve bürokratlar, devletle ve hükümetle halkın arasında köprü kurma görevleri olduğu halde, duvar örmek için kullanıyorlar yetkilerini.
Sonuçta istenmeyen görüntülere tanıklık ediyoruz.
Üzülüyoruz.
Zira taraflar yaşatılanları bir rant konusu olarak görmeye başlıyorlar.
Oysa Cumhur’un, Cumhuriyet Bayramını kutlama hakkına saygı gösterilmesi kadar doğal ne olabilir.
Siz değil miydiniz, üniformalı resmi etkinliklerden halkın haz almadığını söyleyenler.
Geriye doğru bir bakalım, devlet kurumlarının organize ettiği Cumhuriyet Bayramlarına sağlanan katılım ile şu anda sağlanan katılımı bir karşılaştırın.
Ben olsam, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını Valiliklerin, Kaymakamlıkların elinden de alırım.
Cumhuriyet sayesinde kurulan yerel yönetimler, dernek, sendika gibi kurumlara bu görevi veririm.
Böylece halkın gönlünce Cumhuriyet Bayramının mutluluğunu yaşamasını sağlarım.
10 Kasım’da Atatürk’ü anma görevini toplum kuruluşlarına organize ettiririm.
O zaman milletin, halkın, toplumun çok daha etkin şekilde bu özel günlerde bir araya geldiğini göreceksiniz.
Buradan açık çağrımdır.
Ey bürokrasi, ey iktidar kurumları;
Halkla aranızda köprüler inşa etmek yerine duvarlar örmeye devam ettiğiniz sürece daha çok biber gazı kullanmak zorunda kalacaksınız.
Korkmayın.
Siz de o halkın içinden çıktınız. Bırakın, toplum kutlamasını nasıl yapmak istiyorsa yapsın, bırakın toplum yasını nasıl tutmak istiyorsa tutsun.
Güvenlik kuvvetleri bunları engellemek yerine onların huzur ve güven içinde kutlamalarını veya anma programlarını yapmalarına yardımcı olsun..
Zira toplumsal barışa giden yol bu şekilde inşa edilir..
Birlik ve Dayanışma yerine bölünme, huzur yerine kaos isteyenler ancak bu şekilde hayal kırıklığına uğratılır.
Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun..
Ahmet ZORLU