Ben uyarayım da.

Dün, İnsan Hakları Eylem Planı adı altında 11 maddelik bir temenniler dizisi açıklayan Sayın Cumhurbaşkanına güvenip de bu gün Sayın Bahçeli’yi, Hükümet üyelerini ve Sayın Cumhurbaşkanını tefe koyup eleştirmeye kalkışmayın.

O eylem planında yer alan maddeler sizinle ve de bizimle ilgili değil.

Biliyorsunuz Mart Ayı iktidarımız için de dert ayı.

Bir yandan ABD diğer yandan AB, iktidarı temel insan hakları konusunda sıkıştırıp duruyor.

Daha dün, ABD Temsilciler Meclisi’nde 170’i aşkın senatör Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’a bir mektup yazarak Türkiye'deki "Sorunlu insan hakları uygulamalarına" dikkat çekmiş, girişimlerde bulunmasını istemiş.

Bıden denilen adam seçildi, Sayın Cumhurbaşkanı her ne kadar Trump’çu da olsa, medeni şekilde kendisini aradı, tebrik mesajını iletti.

Adam inat etti, bir türlü Reisi aramıyor.

Reis, “Bıden ararsa direkt bağlayın” diye kalemine talimat verdi, tercüman 24 saat telefonun başında oturuyor, ama bir türlü çalmıyor o telefon.

Avrupa Birliği Liderleri, Mart Ayı’nda yapılacak toplantıda, Türkiye’ye karşı insan hakları ihlalleri konusunda yaptırımları görüşmeyi planlıyor.

Yani bu temenniler dizisi, ABD ve AB’nin gazını almaya yönelik girişimlerdir, bizimle ilgisi yoktur.

Ama Sayın Cumhurbaşkanını dinlerken iç geçirmedim de değil.

Ne kadar insani, ne güzel temenniler, demekten kendimi alamadım.

Mesela deniliyor ki;

-İnsan, doğuştan sahip olduğu vazgeçilmez haklarıyla yaşar. Devletin temel amaç ve görevi, bu hakları korumak ve geliştirmektir.

Aklıma, Ankara’da sokak ortasında araca bindirilerek kaçırılmaya kalkışılan, oluşan tepki yüzünden bırakılan, ya da kazaen! Helikopterden atlayanlar geldi.

Yine, CHP Liderini linç etmeye kalkışan yaratık sürüsünün ve ilk yumruğu atan inek hırsızının iktidar yandaşları tarafından kutsanmasını hatırladım.

Ya da, yazdığı köşe yazıları veya kitapları yüzünden, her sabah önce adliyeye, duruşma sonrası işine giden gazetecileri hatırladım.

Daha da vahimi, söyledikleri ve yazdıkları hoşa gitmediği için kapısına gönderilen maganda sürüsü tarafından dayak atılan insanları düşündüm.

Bazı haber, yorum ve yazılara, anında getirilen erişim yasaklarını ya da.

Diğer maddelere girmeyeceğim, zira okudukça gülesim geliyor.

Zira, zaten Anayasa ile bütün bu haklar güvence altına alınmış.

Ama uygulanmıyor.

Sıkıntı maddeler sıralamakta değil, temel insan haklarını yargının temeline oturtmakta.

Anayasamız, “Gözaltına alınacak şahsın evine Sabah gün ağarırken baskın yapacak, kapıyı koç başı ile kırıp içeri gireceksiniz” demiyor ki.

İnsan onuru, Birleşmiş Milletlerin ortak hukuk normlarında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerinde ve Anayasamızda zaten kağıt üzerinde güvence altındadır.

Önemli olan, bunların pratiğidir.

Daha da vahimi nedir biliyor musunuz?

CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı'nın hazırlanmasında Avrupa Birliği fonlarından yararlanıldığına ilişkin bilgi olduğunu iddia etti iyi mi. Rakamı da söyledi, Tanrıkulu. Tam 1.2 Milyon Avro.

Tanrıkulu, “Bu belgenin o fonlarla hazırlandığı konusunda bilgi var ve bu da ironidir. Bu hükümete yerli ve milli olması konusunda bir kapaktır. İnsan Hakları Eylem Planı'nı bile kendi paramızla hazırlayamıyoruz” iddiası ortada duruyor.

Ama bu planda beni en çok ilgilendiren bölüm nedir biliyor musunuz?

Yapılacak düzenleme ile Hakim ve Savcı Yardımcılığı kadroları açılacak?

Şimdiden soralım..

Bu yardımcılık kadrolarına eleman alırken, her zaman olduğu gibi yazılı sınavdan sonra Mülakat yapacak mısınız?

Hani eylem planında diyorsunuz ya;

“İnsan, doğuştan sahip olduğu vazgeçilmez haklarıyla yaşar. Devletin temel amaç ve görevi, bu hakları korumak ve geliştirmektir.” diye.

Yani doğuştan insanın sahip olduğu bu hakkı işe girerken de kullandıracak mısınız, yoksa yine ‘Mülakat’ adı altında o görevlere de yandaşları mı dolduracaksınız?

Ha unutmadan, Sayın Cumhurbaşkanı İnsan Hakları Eylem Planını açıklarken “Gül” ve “Diken”lerden bahsetti.

Kim gül?

Kim diken?