Gönül Belediyeciliğin Mimarı!, Büyükşehir Belediye Başkanımız 1 milyon 400 bin kase çorba ihalesi açmış.
Çorba kase kase sayılarak satın alınacak, üniversite kampüslerinde dağıtılacakmış.
Milletle alay etmenin ihaleli şekli yani.
Kardeşim Sosyal uygulama mı yapmak istiyorsun, boşalt Cumhuriyet Meydanındaki lokantayı, Mimarsinan Parkı içindeki Cafeteryayı.
Görevlendir elemanlarını, çıkarsınlar sabah çorbası, öğle yemeği.
Çorba 10 lira de, öğle yemeği da 50 lira.
İhale yapmana da gerek yok.
Hani şu parti büyüklerini ağırladığınız Erciyes’teki, Talas’taki ve Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi içindeki tesisler, yetmedi Sivas Caddesindeki köftecinizde çalışanları toplayın bu iki tesise.
Boşalttığınız tesisleri de kiraya verin.
Hem halk ucuz yemek yer, hem de ihale yapmak zorunda kalmazsınız.
Kuyruklar oluşur o zaman değil mi.
Göz zevkiniz bozulur.
Hemi yandaş, hemi yanaşma, açacağınız haledeki çorbadan kase başına 1 kaşık tırtıklamasa ne anlamı olur?
Şahsen Belediye Başkanı olsam, ‘Çorba ihalesi’ yapmaya utanırım..
Kurduğunuz BİT’lerde istihdam ettiğiniz yandaş bebelerini toplayın, bir günde pişirirler 1 milyon 400 bin kase çorbayı.
Bir de Aşure ekibiniz vardı, hani eskiden yanınızda gezdirdiğiniz, kazan kazan aşure pişirttiğiniz, onlar ne iş yapıyor?
Ne demişti murat Kurum, İstanbul adayı iken Belediyenin Halk Lokantaları için, “2 saatte kurarız..”
Seçim Kombisi dağıtacağınıza, kombi paraları ile çorbanın, yemeğin malzemesini alsanız, açacağınız lokantalarınız bir sene para kazanır.
Neden yapmıyorsunuz?
İstanbul yaptı ya, iyiyi tekrarlamak istemiyorsunuz.
İşte o zaman da 5 yıl önce size destek verenlerin yüzde 25’i 31 Mart’ta yüzünü başka yana döner.
Siz de Kızılcahamam’da bunun hesabını vermek zorunda kalırsınız.
Efendi o işler öyle ihale açmakla olmaz.
Canlı örnekleri var, sosyal belediyeciliğin.
Önce, Beton Belediyeciliğini bir kenara koyacak, Sosyal Belediyeciliği gündeminize alacaksınız.
Yani semirttiğiniz yandaşlarınız kilo versin diye açtığınız Fitness Salonları yerine, aç bıraktığınız insanların midesine dokunacaksınız.
Açlıktan ağlayan bebeğinin mama kabına az şekerli su koyabilen, annesinin kapısında her sabah bir litre süt olacaksınız.
Köşede, bucaktaki 1 liraları toplayıp günün ekmeğini temin etmeye çalışan çaresiz anneye sıcak ekmek olacaksınız.
20’li yaşlarında okuduğu mühendislikteki sınıf arkadaşları ile çıkıp bir bardak çay bile içemeyen öğrenciye, vereceğiniz katkı ile mühendis adayı akranları arasında mahcup düşmemesi için burs olacaksınız.
Şehir Hastanesine götürmesi gereken bebeğini, gidiş geliş için gereken 35 lirası olmadığı için götüremeyen anneye paso olacaksınız.
Cebindeki 3 kuruşa kıyamadığı için Talas’tan, Erkilet’ten Cumhuriyet Meydanına yürüyerek gelen, rastladığı tanıdıklara da çaresizliğini belli etmemek için “Bu gün 30 bin adım attım” diye hava atan emekli Mehmet amcaya bir simit, bir sıcak çay olacaksınız.
Yeni doğmuş, bebeği için çalıştığı kurumdan ayrılmak zorunda kalan, ya da bebeğini köyden getirdiği annesine, kayınvalidesine bırakarak işe giden, giderken hep gözü arkada kalan anneye kreş olacaksınız.
Olmazsanız ne mi olur?
Söyleyeyim.
Siz betonla sevişmeye, yandaşla, yanaşmayla kurduğunuz safahat düzenini devam ettirmeye çalışırsanız olacaklar belli.
Yapılacak ilk seçimde, bir yüzde 25’lik hezimet daha yaşayacak, karanlığınızda kaybolup gideceksiniz.
O zaman, çorba ihalesi açarak her kaseden bir kaşık tırtıklamasına göz yumduğunuz beslemelerinizin hiç birini yanınızda bulamayacaksınız.
1 milyon 400 bin kase çorba ihalesiymiş.
Ayıptır ayıp be..